DOLAR 34,2658 0.31%
EURO 37,8535 0.15%
ALTIN 2.923,890,29
BITCOIN 20840800.1421%
İstanbul
24°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

  • Menü
X
Selin Doygun Yıldız

Selin Doygun Yıldız

14 Temmuz 2020 Salı

Japonya’da dövüş sanatları

Japonya’da dövüş sanatları
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ninja isminin Çince karakterlerin farklı okunuşu ile yayıldığını, eskiden Ninja demek yerine “Shinobino Mono” denildiğini biliyor muydunuz? Peki, kimler Ninja olabilir? Ninja olabilmek için asla tek bir dövüş sanatını bilmek yetmez, en azılı düşmanları olan samurayların farklı dövüş sanatlarını bildiğini göz önünde bulundurursak Ninjaların bunun çok çok daha fazlasını bilmesi gerekir.  Ninjalar genellikle efendilerinin huzurundan ayrılmış veya kovulmuş ve harakiri yapmayı reddetmiş samuraylardan oluşur. Ninjaların asıl düşmanları sadık Samuraylardır ve bu yüzden samuraylardan daha iyi olmak zorundadırlar. Bu nedenle de kendilerine özel kılıç kullanma ve dövüş teknikleri geliştirmişlerdir. Öyle ki, bir ninja gerektiğinde bir çubuk parçasıyla bile adam öldürebilmektedir. Tarihçesine bakacak olursak, Ninjalar tarihte ilk kez 1375 yılında Taiheiki savaş kayıtlarında görülmüştür. Bu kayıtlarda da Ninjalardan “gece yarısı ortaya çıkan ve düşmanları ile birlikte evleri de paramparça edebilen gizemli savaşçılar” olarak bahsedilmektedir. Klan çatışmalarının en yoğun olduğu Sengoku döneminde ortaya çıkmışlardır.

Jiu Jitsu: Ju Jutsu olarak da bilinir. Kelime anlamı narin sanattır. Bu geleneksel Japon dövüş sanatı samurayların silahsız kaldıklarında başvurdukları tekniklerle meydana çıkmıştır. Japon hekim A. Yoshitoki Çin’de silahsız mücadele sanatını öğrendi. Sonrasında bu tür tekniklerin hayata geçirilebilmesi için vücut gücünün yerinde olması gerektiğine karar verdi. Japonya’ya döndüğünde onu çok etkileyen bir şey oldu. Yürürken kar yükünün altında kırılmış bir çam ağacı ve karın yumuşakça eğdiği ancak zarar vermediği söğüt dallarını gördü. Bu onu çok etkiledi ve gücün daha az kullanıldığı, hareketin yumuşatıldığı bir dövüş sistemini geliştirmek geldi aklına. Jiu Jutsunun çıkış noktası bu şekilde bilinmektedir. Jiu Jitsu güç ile tekniklerin birleştirilerek uygulandığı bir savunma sporudur. Yoshitoki bu savunma sporu için aslolanın güç değil, hızlı hareket etmek olduğunu savunmuştur. Bu savunma sanatının amacı, karşıdakinin vücudundaki yetersiz noktalara vuruş yaparak etkisiz hale getirmektir. Jiu Jitsunun diğer dövüş sporlarındaki gibi keskin kuralları yoktur. Bu da jiu jutsunun savunma alanında önemli bir yere sahip olduğunu, diğer spor dalları gibi müsabakalarda yeri olmadığını gösterir. Jiu Jitsu tehlikeli bir durum karşısında kişinin Kendini koruyabilecek olmasının verdiği güven ile soğukkanlı kalmasını sağlayarak uygulayacağı teknikleri daha iyi seçmesini ve bu teknikleri başarıyla tamamlamasına aracı olur. Kısacası Jiu jutsu kendisinin ve sevdiklerinin güvenliğine önem verenlerin, kondisyonunu geliştirmek isteyenlerin keyifle yaptığı bir dövüş sporudur.

Judo: Kelime anlamı nezaket yoludur. Temelleri Jigoro Kano tarafından atılmıştır. Çıkış noktasının Jiu Jutsu olduğu bilinmektedir. Savunma sporu olmasının yanı sıra felsefe öğretisidir. Judo eğitimi almak isterseniz bu yıllarınızı alabilir; çünkü iyi bir judocu olmak için karşıdakinin hareketlerini önceden sezmek gerekir. 1650’li yıllarda Çinliler tarafından bulunmuş ve geliştirilmiştir. Ancak bu savunma sporunu Japonlar benimsemiş ve bir gelenek gibi yıllarca sürdürmüşlerdir. Judonun sanat olarak adlandırılmasındaki temel sebep tekme ve yumruk atmanın yasak oluşudur. Rakibin sıkarak veya boğarak yere serilmesi amaçlanır. Elbette bir de domine ederek. Domine etmek işin felsefi boyutudur. Bu da ruhsal güç ile karşıdakine daha güçsüz olduğunu ve birazdan teslim olacağını empoze ederek gerçekleştirilir. Judo sekiz veya on metrekarelik alanda spora özel olarak hazırlanmış dayanıklı kumaştan yapılan pantolon ve ceket ile yapılır. Elbette burada en önemli unsurlardan biri de kuşaktır. Bellerindeki her renk kuşağın farklı bir anlamı vardır. Judoya yeni başlayan beyaz kuşak ile başlar ve dan sistemine ulaşanlar siyah kuşak takarlar.

Aikido: Ai: Uyumlu hareket etme Ki: ruh, düşünce Do: Yol. Yani Ahenkli Ruhun Yolu. Aikido ruhu güzelleştirmenin, vücudu ve aklı güçlendirmenin bir yoludur. Aikidoda bükme ve fırlatma teknikleri kullanılmaktadır. Amaç karşıdakinin sizi tutmasına izin vermeden onu alt edebilmektir. Aikidoda karşıdakinin yaşamsal sinir merkezlerine baskı yapmak da esastır. Bazı teknikler/hareketler öldürücü olabilir. Üstünlük sağlamak için eksiksiz bir zihinsel sakinliğe ulaşmak ve kişinin kendi bedeni üzerinde denetim kurması gerekir.

Karate: Kara: Boş, Te: El. Yani silahsız el anlamına gelir. El Uzak Doğu kültüründe üretkenliğin sembolüdür. Karate de iyi niyet barındıran, barışın esas alındığı bir haraket olarak adlandırılabilir. Karate kendi içerisinde ikiye ayrılabilir. Geleneksel Karate daha çok kişisel gelişim yolu olarak görülür ve kişinin egosunu kontrol edebilmesini amaçlar. Spor karate ise modern spor anlayışına sahiptir. Karatenin yirmi kuralından bahsedecek olursak:

  1. Karate nezaket ile başlar
  2. Karate sanatında ruh, teknikten önce gelir.
  3. Karate sadece dojo eğitim değildir.
  4. Felaket fakirlikten önce gelir.
  5. İlk önce kendini, sonra rakibini tanı!
  6. Karate çalışan adalet yolunda gitmelidir.
  7. Karate eğitimi hayat boyu sürer.
  8. Düşüncelerinizi serbest bırakınız.
  9. Yenmeniz gerektiğini değil, yenilmeniz gerektiğini düşünün.
  10. Karatede ilk saldıran sen olma.
  11. Rakibinizin kol ve bacaklarını kılıç gibi düşünün.
  12. Her zaman bilinçli ol!
  13. Yaptığınız her şeyin içine Karate ekleyiniz.
  14. Zafer; zayıf noktaları güçlü noktalardan ayırt edebilme özelliğidir.
  15. Ruhsal gelişme zirvedir. Teknik bilgiler zirveye ulaşma yoludur.
  16. Bahçe duvarının içine giren başına geleceklere razı olur.
  17. Karate ateş üstünde kaynayan su gibidir.
  18. Hasmınıza göre hareket ediniz.
  19. Başlangıçtaki yoi duruşu, ileride doğal duruş olur.
  20. Kata bir şeydir, gerçek mücadele başka bir şey.

* Kaynakça: Karate-DO El Kitabi, Hakan Alpay, Türkiye Karate Federasyonu Eğitim Kitapları Serisi -02, Basım Yılı: 2013