DOLAR 34,2658 0.31%
EURO 37,8535 0.15%
ALTIN 2.923,890,29
BITCOIN 20840800.1421%
İstanbul
24°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

  • Menü
X
Selin Doygun Yıldız

Selin Doygun Yıldız

14 Temmuz 2020 Salı

Kamikaze

Kamikaze
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Dilerseniz içerik yoğunlaşmadan kelime olarak değerlendirelim. Kamikaze kanji ile şu şekilde yazılır: ‘ 神風 ‘. İlk kanji “kami” olarak okunur ve Tanrı anlamındadır. İkinci kanji ise tahmin edeceğiniz gibi “kaze” diye okunur ve rüzgâr anlamındadır. Dolayısıyla bu iki kanji bir araya geldiğinde “Tanrı’nın Rüzgârı” şeklinde Türkçeleştirmek yanlış olmayacaktır. Ancak Japonya’da bu “typhoon” yani “tayfun” olarak dile getirilir. Hikâyeye göre 13. yüzyılda bu rüzgarlar Japonya’yı Moğol işgalinden korumuştur. İşin savaş kısmına geldiğimizde durum biraz daha farklılık göstermeye başlamaktadır. Bu bir intihar saldırısı ya da imparator//ülke adına ise bir feda eylemi olarak nitelendirilebilir. Esasında feda eylemi Japonya için çok da yabancı bir eylem değildir ancak kamikaze bu işin toplu feda boyutunu göstermektedir.

Hikâyeyi başından alacak olursak, Japonya Pearl Harbour’ı bombalayarak İkinci Dünya Savaşı’nda Amerika karşısında yer almıştır. Savaş ortamındaki gelişmeler, Japonya’ya kaybedeceğinin sinyallerini vermiş ve Japonya tek çıkar yolun, Amerika’yı anakaradan uzak tutmak konusunda hemfikir olmuştur. Ancak gelişen teknoloji Amerika’nın savaştaki konumunu iyice avantajlı kılmış, yeni savaş uçakları ile “Saipan”ı ele geçirmiştir. Saipan Japonya’nın belki de en önemli hava üssüdür. 1944 yılında bu gelişmeler, bazı Japon pilotlarının önemli kararlar vermesinde etkili olmuştur. Ve aynı yıl Japon pilotlar üç Amerikan gemisine intihar dalışı yapmışlardır. Savaşın gidişatının Japonya aleyhine oluşu, bazı komutanları intihar birliği oluşturmasına sebep olmuştur. Bu şekilde planlanmış, organizasyonlu ilk kamikaze saldırısı Avustralya Sancak Gemisi’ne yapılmıştır. Bu uygulama Japonya tarafından gururla karşılanmış ve kamikaze saldırılarının genişletilmesine karar verilmiştir. Bu saldırılardan Amerika ve İngiltere de nasiplerini almış ve büyük bir şok yaşamışlardır.

Yazının başında bahsetmiştim. Moğol istilasını engellediğine inanılan “kamikaze”yi eklediler isimlerinin başına. Bu tür feda eylemleri herkesin anlamlandırabileceği bir şey değildir. Kaldı ki Japonya’nın bu fedakârlığı neden yaptığını anlamayanlar onları “beyni yıkanmış fanatikler” olarak tanımlamışlardır.[1]

Japon kültüründe aile, toplum gibi kavramlar oldukça önemlidir. Ve bu kavramlar uğruna yapılacak herhangi bir fedakârlık bu toplumda gururla karşılanacaktır elbette.

İlk etapta emirlerle atanan kamikaze pilotları zamanla yerlerini gönüllü pilotlara bırakmışlardır. Japonya genelinde dağıtılan formlar sayesinde çok sayıda gönüllü başvurmuş ve hiçbir zaman pilot konusunda sıkıntı çekilmemiştir. Ancak burada da şöyle bir sıkıntı çıkmıştır. Deneyimli pilotların savaş sırasında feda eyleminde kullanılmak istenmemesi acemi pilotların kolayca alaşağı edilmesine sebep olmuştur.

Kamikaze saldırıları yaygınlaştıkça karşılığındaki savunma güçler de tedbir almış ve Japonya ağır kayıplar vermeye başlamıştır. Savaş sonuna kadar yaklaşık 4000 kamikaze pilotu hayatını kabetmiştir. Kamikaze pilotları kendilerinden sonraki savaş dönemi savaşçıları için ilham kaynağı olarak nitelendirilmiş ve bazı militanlar yaptıkları her eylemde kamikaze pilotlarını örnek göstermeye başlamıştır. Ancak kamikaze pilotlarından hayatta kalanlar bu durumu hiç hoş karşılamamıştır. Çünkü onlar halkı değil askeri hedefleri odak kılmış olduklarını sıklıkla dile getirmişleridir.

Kaynakça: [1] https://asimetriksavaslar.wordpress.com/2011/03/31/japonlarin-kamikaze-taktigi/

Devamını Oku

Kimono üreticisi Yamato, giyimi son derece kolay olan yeni “Yukata”yı tanıttı

Kimono üreticisi Yamato, giyimi son derece kolay olan yeni “Yukata”yı tanıttı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kimono üreticisi Yamato yeni üretim yukatalar (ince, yazlık yukata) ile geleneksel Japon kıyafetine yeni bir soluk getirdi. Yukata Zero isimli bu koleksiyonda herkesin kolaylıkla giyebileceği biçimde tasarlanan yukatalar bulunuyor.

Daha önce yukata giymeyi denediyseniz, giyinişini adım adım anlatan bir Youtube videosu olmadan giymenin neredeyse imkansız olduğunu ve yanlış bağlanmış bir yukatanın sizi şık değil adeta zombi gibi göstereceğini bilirsiniz. (İpucu: Giysinin sol kısmını sağ kısmının üstüne gelecek şekilde giyin, tam tersi yön cenaze töreninde ölüleri giydirmek için kullanılır). Şimdi tüm bu karmaşa geride kaldı. Yamato’nun yeni ürünleri böylesi bir yanlışlıktan kaçınmak için olması gerektiği gibi tasarlandı.

Üç yeni yukata tipi: iki tane ikili set; gömlek&etek, üst&etek ve sargı elbise modeli. Gömlek ve etek modelinde ön kısım tamamen açıktır ki bu da tekerlekli sandalye kullananlar için büyük bir avantajdır, çıtçıt ile kolayca kapanır. Sargı elbise modeli ise vücuda göre ayarlanabilir ve yan tarafındaki düğmeler ile kapanır.

Obi kemerindeki fiyonk hazır bir şekilde geliyor ve sizin yapmanız gereken tek şey belinizin etrafına dolayıp çıtçıtlar ile sabitlemek. Bu daha kolay olamazdı. İki obi tipi var: İlki normal görünümlü fiyonk, diğeri ise tekerlekli sandalye kullananlar için yapılmış düz fiyonk. Obi beş farklı renkte geliyor ve yukatanın her çeşidi beş farklı desen ve bütün vücut biçimlerine göre altı farklı beden sunuyor.

İlk bakışta Yukata Zero ürünlerini geleneksel olandan ayırmak zor olsa da, fiyat oldukça farklı. Yazlık bir yukata için 34.900 Yen ödemeniz gerekiyor. Neyse ki obi dahil.

 

Haberin orijinal halini buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Devamını Oku

Prenses Kaguya ve Isao Takahata

Prenses Kaguya ve Isao Takahata
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Asıl  ismi Bambu Toplayıcısının Hikayesi (Taketori Monogatari) olan bu öykü 10. yy Japonya’sına ait olan bir öyküdür. Sonrasında kahramanı ile anıldığı için Prenses Kaguya (Kaguya-hime no Monogatari) olarak da dile getirilmeye başlanmıştır. Birazcık bahsedelim hikayeden.

Hikaye Miyatsuko adlı bir bambu toplayıcısının, bambunun içinde hapsolmuş bir parmak büyüklüğündeki bebeği görmesi ile başlar. İlahi bir gücün kendilerine gönderdiğini düşündükleri bu minik kızı büyütmeye karar verirler. Neden bir bambu  içerisinde derseniz onu da şöyle açıklayalım. Uzayda iki koloni arasında çıkan savaşta, Prenses Kaguya, Ay Krallığı tarafından dünyaya gönderilmiştir. Prenses Kaguya inanılmaz bir hızla büyür, ihtiyaçları artar. Bununla nasıl başa çıkacağını bilmeyen Miyatsuko, bu güzeller güzeli kızı bulduğu bambudan kestiği her parçadan ihtiyaçlarını karşılayacak kadar altın bulur ve Kaguya’yı güzelce büyütür.

Şehir merkezine bir konak yaptırıp, köyden taşınırlar. Her şeyi geride bırakan aile, Kaguya’nın gerçek bir prenses olabilmesi için gerekli eğitimleri almasını ister.    Şehrin en soylu ailelerinden prensler Kaguya için gelir. Kaguya’nın tek isteği ise ona olan aşklarını ispat etmeleridir. İspat uğruna yaptıkları her şeyin sahte olması Kaguya’nın canını oldukça sıkmıştır. Ve bu alemdeki sahtelikten, insanlardan sıkıldığını söyler kendisi için gelen imparatora. İmparatorla konuştuğunda aydan geldiğini anlar ve ayın 15’i geldiğinde tekrar aya dönmesi için onu almaya geleceklerdir. Bunu duyan yaşlı çift konağın her tarafına muhafız yerleştirir; fakat vakit geldiğinde yaşlı çift hariç herkes uyuyakalır ve Kaguya’nın gidişini izlerler…

Çok sıradan bir hikaye gibi görünebilir. Fakat burada ilginç olan 10. yüzyılda yazılmış bu hikayenin 2013 yılında sinemaya uyarlanması sonucunda bu kadar ilgi görmesi. Eğer gösterişten uzak, gözlerinizi yormayacak bir film izlemek istiyorsanız suluboya efektinin yoğun olduğu  bu filmi mutlaka izleyin ve bambu ağaçları ile güzel, yeşil bir yolculuğa çıkın. Öyle güzel bir yolculuk ki, ne altyazıya ne ekstra bir efekte ihtiyaç duymuyorsunuz. Filmde Japonya’nın kültürüne dair pek çok şey görmek mümkün.Isao Takahata’nın farklı yorumu ile bambaşka bir dünyayla tanışıyoruz. Yapmanız gereken yalnızca izlemek. İyi seyirler.

Devamını Oku

Japonya’da dövüş sanatları

Japonya’da dövüş sanatları
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ninja isminin Çince karakterlerin farklı okunuşu ile yayıldığını, eskiden Ninja demek yerine “Shinobino Mono” denildiğini biliyor muydunuz? Peki, kimler Ninja olabilir? Ninja olabilmek için asla tek bir dövüş sanatını bilmek yetmez, en azılı düşmanları olan samurayların farklı dövüş sanatlarını bildiğini göz önünde bulundurursak Ninjaların bunun çok çok daha fazlasını bilmesi gerekir.  Ninjalar genellikle efendilerinin huzurundan ayrılmış veya kovulmuş ve harakiri yapmayı reddetmiş samuraylardan oluşur. Ninjaların asıl düşmanları sadık Samuraylardır ve bu yüzden samuraylardan daha iyi olmak zorundadırlar. Bu nedenle de kendilerine özel kılıç kullanma ve dövüş teknikleri geliştirmişlerdir. Öyle ki, bir ninja gerektiğinde bir çubuk parçasıyla bile adam öldürebilmektedir. Tarihçesine bakacak olursak, Ninjalar tarihte ilk kez 1375 yılında Taiheiki savaş kayıtlarında görülmüştür. Bu kayıtlarda da Ninjalardan “gece yarısı ortaya çıkan ve düşmanları ile birlikte evleri de paramparça edebilen gizemli savaşçılar” olarak bahsedilmektedir. Klan çatışmalarının en yoğun olduğu Sengoku döneminde ortaya çıkmışlardır.

Jiu Jitsu: Ju Jutsu olarak da bilinir. Kelime anlamı narin sanattır. Bu geleneksel Japon dövüş sanatı samurayların silahsız kaldıklarında başvurdukları tekniklerle meydana çıkmıştır. Japon hekim A. Yoshitoki Çin’de silahsız mücadele sanatını öğrendi. Sonrasında bu tür tekniklerin hayata geçirilebilmesi için vücut gücünün yerinde olması gerektiğine karar verdi. Japonya’ya döndüğünde onu çok etkileyen bir şey oldu. Yürürken kar yükünün altında kırılmış bir çam ağacı ve karın yumuşakça eğdiği ancak zarar vermediği söğüt dallarını gördü. Bu onu çok etkiledi ve gücün daha az kullanıldığı, hareketin yumuşatıldığı bir dövüş sistemini geliştirmek geldi aklına. Jiu Jutsunun çıkış noktası bu şekilde bilinmektedir. Jiu Jitsu güç ile tekniklerin birleştirilerek uygulandığı bir savunma sporudur. Yoshitoki bu savunma sporu için aslolanın güç değil, hızlı hareket etmek olduğunu savunmuştur. Bu savunma sanatının amacı, karşıdakinin vücudundaki yetersiz noktalara vuruş yaparak etkisiz hale getirmektir. Jiu Jitsunun diğer dövüş sporlarındaki gibi keskin kuralları yoktur. Bu da jiu jutsunun savunma alanında önemli bir yere sahip olduğunu, diğer spor dalları gibi müsabakalarda yeri olmadığını gösterir. Jiu Jitsu tehlikeli bir durum karşısında kişinin Kendini koruyabilecek olmasının verdiği güven ile soğukkanlı kalmasını sağlayarak uygulayacağı teknikleri daha iyi seçmesini ve bu teknikleri başarıyla tamamlamasına aracı olur. Kısacası Jiu jutsu kendisinin ve sevdiklerinin güvenliğine önem verenlerin, kondisyonunu geliştirmek isteyenlerin keyifle yaptığı bir dövüş sporudur.

Judo: Kelime anlamı nezaket yoludur. Temelleri Jigoro Kano tarafından atılmıştır. Çıkış noktasının Jiu Jutsu olduğu bilinmektedir. Savunma sporu olmasının yanı sıra felsefe öğretisidir. Judo eğitimi almak isterseniz bu yıllarınızı alabilir; çünkü iyi bir judocu olmak için karşıdakinin hareketlerini önceden sezmek gerekir. 1650’li yıllarda Çinliler tarafından bulunmuş ve geliştirilmiştir. Ancak bu savunma sporunu Japonlar benimsemiş ve bir gelenek gibi yıllarca sürdürmüşlerdir. Judonun sanat olarak adlandırılmasındaki temel sebep tekme ve yumruk atmanın yasak oluşudur. Rakibin sıkarak veya boğarak yere serilmesi amaçlanır. Elbette bir de domine ederek. Domine etmek işin felsefi boyutudur. Bu da ruhsal güç ile karşıdakine daha güçsüz olduğunu ve birazdan teslim olacağını empoze ederek gerçekleştirilir. Judo sekiz veya on metrekarelik alanda spora özel olarak hazırlanmış dayanıklı kumaştan yapılan pantolon ve ceket ile yapılır. Elbette burada en önemli unsurlardan biri de kuşaktır. Bellerindeki her renk kuşağın farklı bir anlamı vardır. Judoya yeni başlayan beyaz kuşak ile başlar ve dan sistemine ulaşanlar siyah kuşak takarlar.

Aikido: Ai: Uyumlu hareket etme Ki: ruh, düşünce Do: Yol. Yani Ahenkli Ruhun Yolu. Aikido ruhu güzelleştirmenin, vücudu ve aklı güçlendirmenin bir yoludur. Aikidoda bükme ve fırlatma teknikleri kullanılmaktadır. Amaç karşıdakinin sizi tutmasına izin vermeden onu alt edebilmektir. Aikidoda karşıdakinin yaşamsal sinir merkezlerine baskı yapmak da esastır. Bazı teknikler/hareketler öldürücü olabilir. Üstünlük sağlamak için eksiksiz bir zihinsel sakinliğe ulaşmak ve kişinin kendi bedeni üzerinde denetim kurması gerekir.

Karate: Kara: Boş, Te: El. Yani silahsız el anlamına gelir. El Uzak Doğu kültüründe üretkenliğin sembolüdür. Karate de iyi niyet barındıran, barışın esas alındığı bir haraket olarak adlandırılabilir. Karate kendi içerisinde ikiye ayrılabilir. Geleneksel Karate daha çok kişisel gelişim yolu olarak görülür ve kişinin egosunu kontrol edebilmesini amaçlar. Spor karate ise modern spor anlayışına sahiptir. Karatenin yirmi kuralından bahsedecek olursak:

  1. Karate nezaket ile başlar
  2. Karate sanatında ruh, teknikten önce gelir.
  3. Karate sadece dojo eğitim değildir.
  4. Felaket fakirlikten önce gelir.
  5. İlk önce kendini, sonra rakibini tanı!
  6. Karate çalışan adalet yolunda gitmelidir.
  7. Karate eğitimi hayat boyu sürer.
  8. Düşüncelerinizi serbest bırakınız.
  9. Yenmeniz gerektiğini değil, yenilmeniz gerektiğini düşünün.
  10. Karatede ilk saldıran sen olma.
  11. Rakibinizin kol ve bacaklarını kılıç gibi düşünün.
  12. Her zaman bilinçli ol!
  13. Yaptığınız her şeyin içine Karate ekleyiniz.
  14. Zafer; zayıf noktaları güçlü noktalardan ayırt edebilme özelliğidir.
  15. Ruhsal gelişme zirvedir. Teknik bilgiler zirveye ulaşma yoludur.
  16. Bahçe duvarının içine giren başına geleceklere razı olur.
  17. Karate ateş üstünde kaynayan su gibidir.
  18. Hasmınıza göre hareket ediniz.
  19. Başlangıçtaki yoi duruşu, ileride doğal duruş olur.
  20. Kata bir şeydir, gerçek mücadele başka bir şey.

* Kaynakça: Karate-DO El Kitabi, Hakan Alpay, Türkiye Karate Federasyonu Eğitim Kitapları Serisi -02, Basım Yılı: 2013

Devamını Oku

Efsane Manga Serileri

Efsane Manga Serileri
0

BEĞENDİM

ABONE OL
  • TOKYO GHOUL: “Ghoul” adı verilen varlıklar -gulyabani ile benzerdir- insan eti ile beslenmektedir. Özellikle Tokyo’da görülen bu varlıklar, haberlere yansıması sebebiyle insanlarda derin bir korku yaratır. Kaneki Ken üniversite öğrencisidir. Eğitime ve özellikle kitaplara inanılmaz düşkündür. Bir gün okuldayken kendisi gibi kitaplara ilgisi olan, oldukça güzel bir kadın olan Rize ile tanışır. Gelişmeler bu tanışma ile başlarken, Kaneki hayatına artık yarı “Ghoul” olarak devam edecektir.
  • BERSERK: Guts idam edilmiş bir cesetten doğmuş ve paralı bir asker olarak yetişmiştir. Savaş konusunda üstün yeteneklere sahip olan Guts büyük kılıçlar kullanarak bir çok kişiyi alt etmiştir. Griffith ile tanışması onun hayatında bir dönüm noktası olmuş ve sonrasında şahinler birliğine katılıp büyük mücadeleler vermiştir. Griffith bu birliğin kurucusudur ve en büyük hayali kendi krallığını kurmaktır.
  • FULLMETAL ALCHEMIST : “İnsan bir şeyleri feda etmeden hiçbir şey elde edemez, Bir şeyi elde etmek istiyorsan ona eş değerde bir şey sunmalısın, Bu simyanın eşdeğer değiş-tokuş prensibidir.” Elric kardeşler ölen annelerini diriltmek için uğraşırlar fakat insan ruhu ile takas edebilecekleri bir şey yoktur. Çeşitli deneylere başvururlar ve bu deney sırasında büyük çocuk Edward bacağını, küçük kardeş Al ise bedenini kaybeder. Ağır kayıplar sonrasında annelerini diriltmenin imkansız olacağını anlayan kardeşler evlerini yakıp yeni bir yolculuğa yelken açarlar.
  • FAIRY TAIL: Lucy adlı genç kadın Fairy Tail adlı büyü loncasına katılmak ister ve bu uğurda evden kaçar. Sonrasında Fairy Tail’in tanınmış büyücüsü olan Natsu ile tanışır. Natsu’nun ise ilgin bağları vardır. Ateş ejderhasının evlatlık oğludur ve onun da hikayesi babasını arama fikri ile başlar.
  • DEATH NOTE: İtiraf etmeliyim ki Death Note benim son zamanlardaki favori mangamdır. Bu mangada hikayeyi ölüm melekleri oluşturmaktadır. Bir gün yeryüzüne ölüm meleklerinin defteri düşer. Peki nedir bu defterin özelliği? Ölüm melekleri bu deftere canını alacakları insanların isimlerini yazarlar ve o kişi 40 saniye sonra ölür. Bu defteri okul bahçesinde bulan Light önsözü okuduğunda bu defteri pek ciddiye almamış, daha doğrusu şaka olduğunu düşünmüştür. Defteri deneyince yazdığı kişinin gerçekten de öldüğünü  görmüştür. Sonrasında Light adalet için can almaya başlar ve bu da beraberinde zeka savaşlarını getirir.
  • NARUTO: Manga deyince Naruto’suz olur mu? Mangaya göre on iki yıl önce dokuz kuyruklu şeytan tilki köye saldırır. O kadar güçlü bir canavardır ki bir rivayete göre kuyruklarından birini sallaması bile tsunamiye sebep olmaktadır. Bu köyün lideri Hokage kendi canını feda etmiş ve canavarı o zamanlar henüz bir bebek olan Naruto’nun içine mühürlemiştir. Naruto canavar çocuk olarak her zaman dışlanmıştır ve hikayeyi oluşturan konu da burada başlamaktadır.
  • KAPTAN TSUBASA: Biraz da nostalji yapmaya ne dersiniz? Eminim ki bu isim herkese bir şeyler çağrıştırıyordur. Anime olarak bilinen Kaptan Tsubasa, esasında bir manga serisidir ve gösterilen ilgi sonucu animeye uyarlanmıştır. Tsubasa Ozora Japonya adına dünya kupası kazanmak isteyen bir ortaokul öğrencisidir. Nankatsu isimli okula özel bir okul olan Şuutetsu okulundaki kaleciye rakip olmak için kaydolur ve futbol macerası başlar. Bizlere de bu hikayeye bağımlı olmak kalır desek yanlış olmaz sanırım.
  • CANDY CANDY: Şeker Kız Candy desem? Özellikle çocukluk dönemi 1990’lı yıllara denk gelen kadınların yüzündeki tebessümü görür gibiyim. Onunla birlikte Anthony sevenler ve Terry sevenler olarak gruplaşmadık mı? Onunla birlikte üzülüp, onunla birlikte aşık olduk. Her şey onun yetimhane önünde bulunması ile başladı. En yakın arkadaşının evlat edinilmesi onu çok sarstı ve koşarak dağlara çıktığında Anthony isimli prense aşık oldu Candy. Ona kalan prensin verdiği üzerinde yalnızca “A” yazan bir armaydı. Gün geldi Leagan ailesi tarafından evlat edinilmek istedi Candy ve prensten kalan arma ile ailenin armasını benzeten Candy prense kavuşma hayaliyle ailenin evladı olmayı kabul etti ve bağımlısı olduğumuz manga böyle başladı.
Devamını Oku