DOLAR 34,2627 0.31%
EURO 37,8683 0.16%
ALTIN 2.924,690,31
BITCOIN 20840460.13954%
İstanbul
24°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

  • Menü
X
Derin Su Seferoğlu

Derin Su Seferoğlu

13 Eylül 2020 Pazar

Güneşli Japonya ile Japonya ve Dünya arasında Köprü Olma Çabaları

Güneşli Japonya ile Japonya ve Dünya arasında Köprü Olma Çabaları
0

BEĞENDİM

ABONE OL

1) Merhabalar Güneş Hanım, Japonya Postası’na hoş geldiniz. Bizimle röportaj yapacak olmanızdan büyük mutluluk duyuyoruz. Kendinizden kısaca bahseder misiniz?

Merhaba ben Güneş, Osaka’da yaşıyorum, doğma büyüme İstanbul’luyum. Ankara Üniversitesi, Japon Dili ve Edebiyatı mezunuyum; Mext bursu ile Japonya’ya gelip yüksek lisansımı Osaka Üniversitesinde yaptım. Dört yıl çeşitli Japon şirketlerinde çalıştıktan sonra Osaka’da kendi şirketimi kurdum. Bir yandan Japonya’da yaşayan yabancılar için iş bulma, çevirmenlik, öğretmenlik, sunuculuk, seminer hocalığı, danışmanlık yaparken diğer yandan da belediyede çalışıyorum. Türkiye ile yazışmaları yapıp Türkiye tanıtımları yapıyorum. Bunun yanında YouTube kanalım var. Japonya ve Japonca ile ilgilenenler için bilgilendirici videolar çekiyor, İnstagram ve Facebook üzerinden eğitici içerikler paylaşıyorum.

2) Bilmeyen okuyucularımız için şöyle özetleyelim: Türkiye’de Japonca olan 2 farklı bölüm var. İlki, Japon Dili ve Edebiyatı; diğeri ise, Japonca Öğretmenliği. Japon Dili ve Edebiyatı 3 farklı üniversitede okunabiliyor: Ankara Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi ve Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi. Japonca Öğretmenliği ise sadece Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde okunabiliyor. Japon Dili ve Edebiyatı bölümünü seçmeye sizi iten nedenler nelerdi?

Öncelikle dili çok seviyordum. Lisede dil bölümündeydim, Fransızca ve İngilizce öğreniyordum. Üniversitede ise herkes tarafından tercih edilen dilleri değil de daha farklı, daha zor bir dili seçip öğrenmek istiyordum. Bazen derler ya ‘’Nadir şeyler daha değerlidir!’’ diye. Lise sonda karar verdim Japonca’ya. Aslında Japonca ve Mütercim Tercümanlık arasında gidip geldim ama Japonca’yı seçtim. Japonca Öğretmenliği beş yıl olduğundan ve Ankara’da yaşamak istediğimden Japon Dili ve Edebiyatını seçmiştim sanırım. Üniversiteye gitmeden önce Japonya veya Japonca hakkında pek bir bilgim yoktu açıkçası.

3) Türkiye’de maalesef Asya dillerine ve bu dillerin okutulduğu bölümlere karşı ön yargılar var. Öğrenilmesinin çok zor olduğu, mezun olduktan sonra iş sıkıntısı yaşandığı gibi gerekçelerle bu bölümlerin tercih edilmemesi gerektiği düşünülüyor. Siz tavsiye eder misiniz?

Öncelikle iş bulmak için çok sağlam bir Japoncanızın ve şansınızın olması gerekiyor. Çeviri veya öğretmenlik için dile iyi hakim olmanız gerekiyor. Dile iyi hakim olmak için de oturup derinlemesine çalışmak gerekiyor. Bence Japonca birinin size öğretemeyeceği kadar zor bir dil. Sizin sonunda oturup kendi başınıza kelime veya Kanji (Japonca’nın üç alfabesinden biri) çalışmanız gerekiyor. Eğer ders çalışmayı sevmiyorsanız biraz zorlanabilirsiniz. Yine de iş imkanı açısından hiç iş imkanı yok diyemem ama imkanlar biraz kısıtlı. Bunlardan faydalanabilmek için de hem çaba göstermeniz hem de biraz şanslı olmanız gerekiyor daha önce de dediğim gibi. Mezun olduktan sonra Japonca ile ilgili işte çalışan da var, İngilizce ile ilgili işte çalışan da var, tamamen alakasız iş yapan da var.

4) Normalde, Japonca öğrenenler JLPT sınavının (Japonca Yeterlilik Sınavı) 5 seviyesini takip ediyor. En düşük seviye olan N5’ten başlayıp en yüksek seviye olan N1’e kadar ilerliyorlar. Sizin üniversitenizde de bu şekilde miydi? Yıllara göre seviye ayrımı nasıldı?

Benim dönemimde JLPT, N4’ten başlıyordu. Ben N3’ten başladım. Sanırım 2. sınıfta iken N3’ü aldım, 3.sınıfta iken N2’yi aldım ve 4.sınıfta iken N1’i aldım. Size yeterli eğitim verilmesine veriliyor, öğretmenlerimiz birbirinden değerli ama dediğim gibi oturup Kanji ve dil bilgisi çalışmak gerekiyor. Sonuçta bütün 4.sınıflar N1’i alabilir diye bir şey yok. Hep bana soruyorlar nasıl kolay Japonca öğrenebilirim diye. Bazı yöntemlerden bahsediyorum tabii ama bu işe başlarken Japonca’nın zor bir dil olduğu ve oturup ders çalışılması gerektiği kesinlikle bilinmeli.

5) Youtube kanalınızda(link aşağıda) Japonya’da değişim öğrencisi olarak okumak için bir sınav yapıldığından bahsetmiştiniz. Bu sınavın sonucuna bağlı olarak 1 seneliğine Japonya’da okuduğunuzu da eklemiştiniz. Sadece sizin üniversitenize özel bir sınav mıydı yoksa genel bir sınav mı? Burs sağlanıyor mu? Kontenjan kaç kişi yaklaşık olarak?

Bildiğim kadarıyla sadece Ankara Üniversitesi ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde var bu değişim sınavı ki Japonya’daki okul ile Türkiye’deki okul arasında anlaşma olmalı bu programdan yararlanabilmek için. Ben 3. sınıftayken bu bursu alma fırsatım oldu ve Tokyo’da bir yıllığına Sengoku ve Edo dönemi üzerine çalıştım. O zamanlar sadece üç kişiye tam burs veriliyordu, şimdi bilemiyorum.

6) Yine videolarınızda, Tokyo’daki deneyiminizden çok etkilendiğiniz ve sevdiğiniz için mezun olduktan sonra tekrar Japonya’ya gitmek için MEXT Araştırma bursuna başvurduğunuzdan bahsetmiştiniz. Bu bursu daha önce biz sayfamızda işlediğimizden ve siz de kanalınızda işlediğinizden ötürü başvurunun detaylarına inmeyeceğiz ama şu soruları soralım: Araştırma konunuz ne üzerineydi? Japonya’da bu konuyu destekleyecek bir profesör ile nasıl iletişime geçtiniz?

Tokyo’dan Türkiye’ye döndükten sonra bir yandan Japonca tercümanı ve öğretmeni olarak çalışırken diğer yandan da Japon korsanları (Wakou) üzerine bitirme tezimi yazarak üniversiteden mezun oldum. Ama aklım sürekli Japonya’daydı. MEXT Araştırma Bursu’na başvurdum ve hocalarım sayesinde bursu kazanan 8 kişi arasına girebildim. Araştırma konum bilişsel dilbilim açısından Japon mizahının Türk mizahı ile karşılaştırmalı analizi idi. Bunun için bilişsel dilbilim konusunda uzman olan profesörlere mail yolladım. Önce Kyoto Üniversitesi’ndeki bir profesöre ulaştım fakat emekliliğine bir yıl kaldığını öğrendim. Dolayısıyla birlikte çalışma fırsatımız olmadı. Ancak kendisinin Osaka Üniversitesi’ni tavsiye etmesi üzerine yaptığım yazışmaların sonucunda Osaka Üniversitesi’nden kabul aldım.

7) Osaka Üniversitesi’nde kültür etkinliklerine katıldınız mı? Çok severek katıldığınız bir etkinlik veya faaliyet var mıydı?

Rakugo (Geleneksel Japon hikaye anlatma sanatı), Aikido ve Yabancı Öğrenciler Topluluğu’na üye oldum. Araştırma konum mizah olduğundan 3 yıl boyunca bizdeki meddahlığa benzeyen Rakugo’yu yaparak insanları güldürmeye çalıştım. Bu arada Rakugo Kulübü’nde eşim ile tanıştım. Aikido’ya 11 sene önce Tokyo’da başladım ve hala devam etmekteyim. Şu anda 3.dan sahibiyim. Osaka Üniversitesi Yabancı Öğrenciler Topluluğu’nda ise 3 yıl faaliyet gösterdim ve 3. yılımdayken başkan seçildim. Aslında burada başladı benim köprü olma arzum. Birçok yabancının iş bulamayıp ülkelerine geri dönmek zorunda kalmasına tanık oldum. Japonlar ile yabancılar arasında bir köprü olsam da iş vs. bulabilsem diye hayal kurmaya başladım. Fakat o zamanlar hala tam zamanlı bir iş tecrübem yoktu, o yüzden önce iş aramaya başladım.

8) Japonya’da önce 3 yıl boyunca bir reklam ajansında daha sonra ise devlet organizasyonunda çalışıp bir sürü tercümanlık, sunuculuk gibi işler yapmışsınız, yapıyorsunuz ama bu işleri rahatlıkla yapmanızda bölümünüzün, üniversitenizin, değişim/yüksek lisans gibi süreçlerin ve tabii ki kendi çalışmanızın katkı paylarından bahseder misiniz? Yine iş bulmak zor mu?

Öncelikle Japonya’da çalışmak için Japonca bilmenin çok önemli olduğundan bahsetmek isterim. En az N2 seviyesi gerekli. Yine de ilk işi bulmak en zorudur o yüzden seçici davranmamak gerekir. Tabii ki insanın canını çıkaran şirketler de var ama önce bir tecrübe edinip daha sonra istenirse iş değiştirmeyi tavsiye ederim. Tecrübesiz iş bulmak çok zor ama Japonya’da biraz tecrübeniz olursa iş değiştirmek daha kolay. O yüzden ilk başta önünüze gelen Japon şirketine başvurmanızı tavsiye ederim. Katkı konusunda ise üniversitem sayesinde başta Japonca olmak üzere Japon kültürü, tarihi, yaşam şartları hakkında bilgi sahibi olup da Japonya’ya geldiğim için birçok şeyi daha kolay atlattığımı düşünüyorum. O yüzden tüm hocalarıma binlerce, onbinlerce kez teşekkür ediyorum.

9) Peki sizi şirket kurmaya yöneten neydi?

Biraz önce de dediğim gibi Osaka Üniversitesi Yabancı Öğrenciler Topluluğu’nda birçok başarılı ama iş bulamayan kişi ile karşılaştım. Onlara yardımcı olmaya başladım. Her şeyi daha usulüne uygun yapabilmek adına şirket kurmaya karar verdim. Şirketimde önceleri sadece iş bulma üzerine hizmet veriyordum. Şimdi ise daha çeşitli işler yapıyorum. Mesela Japonya’da yaşayan yabancılar için danışmanlık da yapıyorum, sorunlarına çare olmaya çalışıyorum.

10) Japonya’da yaşayan yabancılar en çok ne hakkında sorun yaşamaktalar?

En çok yaşanılan sorun vizeye dair. İkamet durumumuzu nasıl değiştirebiliriz, kalıcı oturma izni nasıl alınır, şirket kurmak için gerekli vize hangisidir vb. detaylar bazı sorunlara yol açmakta. Gerçekten farklı farklı sorunlar var. Mesela bir şirkette veya üniversitede diğer insanlarla problem yaşayan, iş bulmakta güçlük çeken, Japonya’daki yaşamından memnun olmayan insanlar var. Yabancıları işe alan şirketlerin sayısı artıyor artmasına da onları işe alan aslında şirketin patronu oluyor genelde. Asıl büyük sorun şirkette beraber çalışılan personel ile iletişim kuramamaktan ileri geliyor. İşe alıyorlar sizi ama size yakışan işi veremiyorlar gibi. Ben rastlamadım ama yabancılar arasında terfi almakta zorlanan veya maaşları Japonlardan daha düşük olanlar varmış. Diğer bir yaygın sorun da Japon arkadaş edinememe. Japonlarda, bilmediği kişiden uzak durma gibi bir kültür olduğundan kendinizi iyice anlatmanız gereklidir ve bazen onların size seslenmesini beklemekten ziyade sizin onlara seslenmeniz gereklidir. Diğer yandan karşınızdaki kişinin aslında ne demek istediğini çözmeniz gereklidir. Japonlar genelde düşüncelerini açıkça söylemeyebiliyorlar. Karşı tarafın nelerden hoşlanabilip hoşlanamayacağını düşünüp öyle davranmak gerekiyor. Bazen çok ısrarcı olmamak gerekiyor.

11) Sizce köprü olabildiniz mi?

Türkiye ile köprü olma konusunda şu anda kendi şirketimin yanında Japonya’daki bir belediyede çalışmaktayım, Türkiye ile olan yazışmaları yapmaktayım. Yine Youtube kanalımdan veya Instagram üzerinden de Türkiye’dekilere yardımcı olmaya çalışmaktayım. Dünya ile köprü olma konusunda da danışmanlık servisim devam ediyor, hep birlikte Japonları anlamaya çalışıyoruz. Tabi ki dört dörtlük bir köprü değil ama köprü için sıkı bir temel attım.

12) Son olarak, Japonya’da uzun yıllar geçirmiş bir Türk olarak, Japonya’da gerçekten mutlu ve başarılı olunabileceğini düşünüyor musunuz? Sizin deneyimlerinize göre, bu nelere bağlıdır?

Tabii ki. Bence bu tamamen sizin bakış açınıza ve olumlu yaklaşımınıza bağlıdır. Mesela, Osaka Üniversitesi’nden yabancı bir kız arkadaşımla dolaşırken çevremizdekilerin sık sık bize baktıklarını hissediyorduk. Arkadaşım bunun hakkında sürekli şikayet edip, yabancıyız diye bakıyorlar, bizi dışlıyorlar gibi olumsuz şeyler söylüyordu ama ben “Güzel olduğumuz için herkes bize bakıyor!” diye şakayla karışık gülüyordum. Belki yabancı olduğumuzdan, belki dışlamak için, belki güzel olduğumuzdan… Bence bunun bir önemi yok. Önemli olan sizin nasıl düşündüğünüz, nasıl hissettiğiniz. Arkadaşım mezun olur olmaz ben yaşayamam burada diye ülkesine döndü, ben ise iş buldum ve gayet mutluyum. Tabi ki Japonya’da sevmediğim şeyler de var ama bunları çok fazla düşünmemeye çalışıyorum. Yabancı bir ülkede yaşarken olumsuz şeylerle karşılaşabiliriz, ancak bence o ülkenin iyi noktalarına odaklanmak daha iyidir. Elbette Japonlarla tamamen aynı olmanız gerektiğini söylemiyorum. Değiştirilmesi gereken bir şey varsa tavsiyelerde bulunabiliriz. Örneğin, şirket toplantılarında pek fazla konuşmayan bazı Japonlar var, ancak “Toplantıda kendi fikrini söylesen daha güzel olur.” veya “İngilizce’yi ne kadar çok öğrenirsen o kadar çok farklı insanla iletişim kurabilirsin.” gibi tavsiyelerde bulunmanın iyi olacağını düşünüyorum. Kısacası karşınızdaki kişinin kültürüne saygı duyarak faydalı bilgiler sağlamaya çalışmak iyidir. Eğer bir şey yapmak istiyorsanız fakat nasıl yapılacağını bilmiyorsanız bir bilene sorun, sıkıntınız varsa aynı durumu yaşamış olana danışın, baktınız hiç olmuyor her zaman Türkiye’ye dönebileceğiniz fikri aklınızda olsun. Herkes nerede mutlu ise orada olsun!

YouTube: www.youtube.com/guneslijaponya

Instagram: https://www.instagram.com/guneslijaponya

Devamını Oku

Esra Doğan ile Japonya’da Çalışma ve Yaşam

Esra Doğan ile Japonya’da Çalışma ve Yaşam
0

BEĞENDİM

ABONE OL

1. Merhabalar Esra Hanım, bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. İnstagram postlarınızdan Japonya’daki renkli hayatınızı zevkle takip ediyoruz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Öncelikle, ben size teşekkür ederim röportaj yapmayı teklif ettiğiniz için. Tabii kendimden kısaca bahsedeyim: 1990 İstanbul doğumluyum. 2014 yılında lisans eğitimimi Marmara Üniversitesi Almanca İşletme bölümünde tamamladım. 2019 yılı Mayıs ayında Japonya’ya yerleştim. Otomotiv sektöründe faaliyet gösteren köklü bir Japon firmasında Finansal Analist ve Raporlama görevini yürütüyorum. Çalışma hayatım dışında son bir yıldır Japonya’yı geziyorum, Japon kültürünü yakından tanımaya ve öğrenmeye çalışıyorum. 

2. Japonya’ya olan merakınız nasıl ve ne zaman başladı? Çocukluğunuzda Japonya ile ilgili çizgi roman okumuşluğunuz, dünyanın pek çok yerinden sevilerek izlenen “Pokemon” gibi çizgi filmler seyretmişliğiniz var mı? 

Kesinlikle, çocukluğum Japon animelerini izleyerek geçti. Bizim jenarasyonumuzdan aklımda kalanlar; Pokemon, Şeker Kız Candy, Heidi, Arı Maya, Captain Tsubasa ve az hatırlanan aynı zamanda benim favorim olan Beyblade animeleri vardı. İzlediğim fakat hatırlayamadığım daha birçok anime olduğuna eminim. Japonya’ya gitmeden evvel Japonlar ile çalıştığım için açıkçası bu kültüre ayrıca ilgi duyuyordum.

3. Japonya’ya gitmek ve Japonya’da çalışmak çok büyük bir şans ve aynı zamanda çok önemli bir karar… Japonya’da çalışma fırsatını nasıl yakaladınız? Kendiniz mi araştırdınız yoksa iş teklifi Japonya’dan mı geldi? Japonya’ya gitme kararını nasıl verdiniz, bu süreç zor oldu mu?

Kısaca anlatmak gerekirse:  Öncelikle global bir firmada çalıştığınız zaman tabii ki çalıştığınız departmanın yurt dışı ile yakın ilişkiler kuruyor olmasına da bağlı olarak, bir şekilde yaptığınız işler; şirketinizin genel merkezinde bulunan yöneticilere kendinizi yakından tanıtma fırsatı doğuruyor, yani yaptığınız işlerin çıktısını bizzat yöneticilere sunma imkanı buluyorsunuz ve üst kademe yöneticiler sizin çalışma disiplininizi fark edip uygun gördükleri takdirde, size farklı kariyer imkanları sunabiliyorlar. Benim Japonya maceram da bu şekilde başladı. Çalıştığım Japon firmasının Türkiye ofisinde çalışırken Japonya’da bulunan genel merkezde benim icin uygun bir pozisyon olduğunu ve eğer istersem bu pozisyon için beni destekleyeceklerini söylediler. Türkiye’den Japonya’ya gönderilen ilk transfer olacaktım, bu nedenle çok heyecanlandım ve karar verme aşaması çok zor olmadı benim için. Hayatımın bir döneminde mutlaka yurt dışında bulunmayı planlıyordum, bu fırsatı hemen değerlendirip kabul etmek istedim. Sonuç olarak Türkiye ve Japonya’da bulunan yöneticilerimin referansı ile bugün Japonya’dayım. 

4. Japonya’da çalışma vizesi almak için gerekli belgeler arasından olmazsa olmaz denebilecek bir belge var: “Certificate of Eligibility” yani “Uygunluk Sertifikası”. Bu sertifikanın iş veren tarafından hazırlanması ve verilmesi gerekiyor. Bu sertifikayı nasıl aldığınızı ve vize almaya giden süreci biraz anlatabilir misiniz?

Şirketler arası transfer olarak Japonya’da işe başladığım için, bahsettiğiniz gibi, bu işlemleri benim adıma şirket üstlendi. Belli başlı evrakları dosyalayıp Japonya’daki firmaya email yoluyla ulaştırdım. Bunların arasında pasaport, diploma ve fotoğraf kopyalarının olduğunu hatırlıyorum. Bu evraklarin akabinde Japonya’da çalışacağım firma tarafından benim adıma gerekli başvurular gerçekleştirilip “Uygunluk Sertifikasi” orjinal dökümanı Türkiye’ye posta yolu ile gönderildi. Elime geçen orijinal evrak ile İstanbul’da bulunan Japonya konsolosluğuna başvurdum. Ardından çalışma ve oturma iznim bir hafta içerisinde çıktı. Japonya’da kullandığım “Residence Card” ise Japonya’ya giriş yaparken havalimanında evrak ve pasaportumu kontrol eden gümrük memuru tarafından hazırlandı böylece ülkeye girişim sorunsuz bir şekilde tamamlanmış oldu.

5. Japonya’da bir şirkette çalışmak nasıl bir duygu? Çalıştığınız şirket Japon bir firma mı? Türkiye’de bir şirkette çalışmaktan farklılıkları neler? Meşhur Japon iş etiğinin izlerini hissedebiliyor musunuz? Türkiye’den prensip olarak farklı yapılan ve sizi şaşırtan işler var mı?  

Japonya’da çalışmak, hayatımı iki ana bölüme ayırdı; Japonya’dan öncesi ve Japonya’dan sonrası. Hem kişisel gelişimime hem de kariyer gelişimime sağladığı katkı şüphesiz çoktur. Özellikle Japon bir şirkette çalışmak, iş yapış şekillerini yakından görerek deneyimlemek gerçekten benim için çok kıymetli bir deneyim. Fazla özverili, düzenli, disiplinliler ve yaptıkları işe saygı duyuyorlar. Japonlarin iş ahlakının altında yatan şeyin herhangi bir yönetici korkusu değil, tamamen çevreden utanma duygusu olduğunu düşünüyorum.  Her şeyden önce diğer insanların gözündeki imajlarını esas alıyorlar. Bunu sadece iş hayatlarına değil günlük yaşamlarına da yansıtıyorlar. Yani korkuya değil, utanma duygusuna dayanıyor bu iş etiği ve disiplini. Bence,  Japonya’yı sadece Türkiye’den ayıran değil bütün dünya milletlerinden ayıran özellikleri gerçekten takım olmayı başarabiliyor olmaları. Sadece söz ile değil, eylemde de ciddi anlamda takım olduklarını hissediyorum onlarla çalışırken. Bir Japon için takım demek şirketin bütünü demektir. En ufak bir aksama veya yanlış bir kararı sadece bireye değil; bütün takıma yapmış olarak görüyorlar veya onlar için bu, bütün takımın ortak hatası olarak kabul ediliyor. Aynı şey başarı için de geçerli, batıdaki şirketler gibi bireylerin kazandığı birkaç kişisel başarıyla öne geçmekten, Japon bir firmada çalışan bazında kolay kolay bahsedildiğine şahit olmadım. Kolektif oyun disiplinine sahipler ve bu bağlamda Japon çalışanlar için her başarı bir takım olarak elde edilmiştir. Örneğin bitirdiğimiz her raporun sonunda veya her kritik toplantının sonucunda çalışma arkadaşlarımız ve yöneticiler bir araya gelerek herkese katkısından dolayı teşekkür ederler. Belli bir kişinin isminin altı çizilmeden, asla bir kişiyi bile öne çıkarmadan, başarı bütün takıma ait olarak görülür. Çalıştığım bölümde çoğu Japon olan çalışma arkadaşlarım sayesinde bu kültürün çalışma şeklini çok yakından tanıma imkanı buluyorum. 

6. Herkesin hakkında iyi ya da kötü bir fikir belirttiği, hakkında bir sürü spekülasyon olan Japonya’da çalışma saatlerine ve çalışma kurallarına gelelim. Japonya’da bazı şirketlerin aşırı katı ve kuralcı olduğu, bazılarının ise modernleşme akımı ile beraber daha az kuralcı ve herhangi bir yabancı şirketten pek farklı olmadığı söyleniyor. Bunun hakkında deneyiminize dayanarak neler söyleyebilirsiniz? Sizin çalıştığınız şirkette uymanız gereken kurallar var mı? Örneğin; topuklu ayakkabı giymeniz gerekiyor mu, üstlerinizin arkasından eğilmeniz, onların arkasından yürümeniz gerekiyor mu? İçme partilerine(Nomikai)gitmeniz gerekiyor mu?

Japonya’da çalışma saatleri benim de gelmeden önce araştırdığım ve açıkçası biraz korktuğum bir konuydu. Fakat geldikten sonra işin iç yüzünün Türkiye şartlarından pek farklı olmadığını gördüm ya da ben aynı firma kültüründen geldiğim için bana pek farklı gelmemiş olabilir. Topuklu ayakkabı ile ilgili hiçbir kural ile karşılaşmadım ama Japonya’da birçok firmada bu kuralın uygulandığını duydum. Yöneticinin arkasından yürüme, eğilme gibi durumlara henüz şahit olmadım fakat farklı alanlarda çalışan yabancı arkadaşlarımın bu ve buna benzer durumlara şahit olduklarını biliyorum. Özetle, bahsettiğiniz gibi modernleşme sebebiyle bu tip kültürel kurallar artık birçok Japon global firmasında uygulanmıyor. Nomikai, Japon kültürünü ve Japonları yakından tanımak için bulunmaz bir fırsat. Bahsettiğiniz gibi bir kural olmasa dahi katılmakta büyük fayda görüyorum. Genelde öncesinde yemek veya içmek ile ilgili dikkat ettiğiniz konuları sizden öğrenerek gidilecek restoranı organize ediyorlar. 

7. Şirkete kaçta gelip kaçta çıkıyorsunuz? Başlangıç zamanından kaç dakika önce gelmeniz gerekiyor? Geç kaldığınız oluyor mu? Direk çıkış zamanında çıkmanız uygun mu? Üstleriniz çıkmadan çıkabilir misiniz? Haftanın kaç günü ek zamanlı çalışıyorsunuz? Bu ek zaman için ücret alıyor musunuz?

Resmi çalışma saatleri 8.30 – 17.30 olmasına rağmen genelde 17.30’da çıkamadığımızı söyleyebilirim. Mutlaka minimum bir veya iki saat mesai yapılıyor. Açıkçası, mesai süresi açık uçlu bir konu. Çıkış saatiniz sizin o günkü sorumluluklarınızı yerine getirip getirmediğiniz ile alakalı. Haftanın en az 3 günü geç saatlere kadar mesai yapılabiliyor. Fakat şöyle bir konu da var, işini bitirmiş olsa dahi bazı çalışanlar gerçekten yöneticilerinin işten çıkmasını bekliyorlar. Bunun artık yeni nesil genç Japon çalışanlar tarafından aşılmaya çalışılan bir konu olduğunu düşünüyorum çünkü genelde genç çalışanlar işini bitirip izin almadan çıkarken, orta yaş ve üstü çalışanlar çıkmadan önce yöneticileri ile mutlaka bir diyalog kuruyorlar; veya çıkmayıp, yöneticilerin çıkmasını bekliyorlar. Özetle bu durum yöneticiniz ve sizin bu konuya bakış açınızla alakalı. Yöneticinizin bu olaya bakış açısı çok daha belirleyici bir etken. Japon çalışma kültüründe yapılan mesai karşılığında firmalar çalışanlarına mesai ücreti ödemek zorundalar. Bildiğim kadarıyla birçok Japon firması bunu şirket kültürü olarak görüyor ancak yalnızca, lokal sözleşmeli çalışanlarına ödeme yapılıyor. Belirli süreli ve anlaşmalı olarak gelip çalışanlara çoğu firma mesai ücreti vermiyor. Lokal sözleşmeli çalışanlar, fırsat oluşmasında durumunda çalıştıkları artı saatleri ay sonunda yarım gün izin alarak kullanabiliyorlar. Tabii ki tekrar aynı noktaya geliyoruz, bu kesinlikle yönetici onayından sonra mümkün oluyor.

8. Japonya’nın çok güzel bir yerinde oturuyorsunuz, Japonların bile çok sevdiği yerlerin arasında olan Yokohama’da. Yokohama yaşamak için hakikaten çok uygun bir şehir. Gerek park bolluğu gerek gezilecek mekanların fazlalığı gerekse muhteşem gece manzarası açısından. Hem Tokyo’ya da kolayca ulaşım mümkün, trenle 40-50 dk içerisinde varılabilir. Yokohama’yı yaşamak için nasıl buluyorsunuz? Japonya’nın diğer ünlü şehirleri ile kıyaslayınca Yokohama’da yaşamanın avantajları/dezavantajları nelerdir? Bazı sitelerde kişi yoğunluğuna göre kirasının daha uygun olduğu söyleniyor, bu doğru mu?

Kesinlikle öyle, Yokohama yaşamak için mükemmel bir şehir, kusursuz, her sey organize ve planlanmış. Birçok müze, sosyalleşme ve oyun alanları, festival meydanları…Hem Tokyo’ya oldukça yakın hem de sakin bir şehir olduğu için genelde beyaz yakalı göçmen aileler burada yaşıyorlar. Kiralar Tokyo’ya kıyasla mutlaka daha uygun fakat tabii pahalı olan bölgeleri de mevcut. Genelde, istasyonlara yakın evlerin konumları pahalı olarak değerlendiriliyor. 

9. Japonya’da yabancıların ev kiralaması bir problem teşkil ediyor çünkü genellikle Japonlar evlerini yabancılara kiralamak istemiyor. Ayrıca, Japonya’da ev kiralayabilmek için banka hesabınızın kayıtlarını göstermeniz ve sabit bir işinizin olması lazım. Genellikle, yarı-zamanlı işi olan yabancılara ve özellikle serbest meslek gibi görünen işleri yapan insanlara kiralanmak istenmiyor. Ev kiralama sürecinde zorlandınız mı? Emlakçı ofisleri bu konuda yabancılara yeteri kadar yardımcı oluyor mu? Oturduğunuz yerden memnun musunuz?

Benim kiralama sürecim, şirketim tarafından yönetildiği için işin sadece evi seçme kısmında yer aldım. Bu konuda bir deneyimim maalesef yok ama şunu söyleyebilirim; Japonya’da evi kiralarken ciddi anlamda büyük paraları depozito olarak istiyorlar. Benim yaşadığım bölge çalıştığım şirkete uzak olmadığı icin çok memnunum. Evinizin ise yakın olması hayat kalitenizi arttırıyor kesinlikle. Ev sahibim ile aynı yaşıyoruz ve her birbirimizi gördüğümüzde selamlaşırız. Çok yardımsever olduklarını söyleyebilirim. Tayfun mevsiminde evde gerekli önlemleri almam konusunda çok yardımcı oldular. Yabanci olmama rağmen bu konuda hiç bir ayrımcılık hissetmedigimi söyleyebilirim.

10. Ulaşım masraflarından bahseder misiniz? Ekonomik ulaşım yapmak için izlediğiniz metodlar var mı?

Japonya, biliyorsunuz ki, hızlı trenleri ile meşhur. Shinkansenler ile Japonya’da bir yerden bir yere rahatlıkla hızlı bir şekilde seyahat edebilirsiniz. Fakat ulaşım ciddi anlamda pahalı. Bazı destinasyonlarda uçak, trenden çok daha ucuz olabiliyor. Örneğin; Tokyo-Osaka arasinda uçakla seyahat etmek Shinkansen ile seyahat etmekten yarı fiyatı kadar daha uygun.  Bu nedenle seyahat etmek isteyen Japonlar çoğunlukla ülke içinde değil başka ülkelere seyahat ederler çünkü Japonya’da seyahat etmek onlar için de pahalı bir durum. Yakın mesafelerde mutlaka tren ile seyahat ediyorum, uzak bir mesafeye gidersem mutlaka uçak veya otobüs bileti için araştırma yapıyorum. 

11. Japonya’daki komşularınızın ve çevrenizin bir yabancı olarak size karşı olan tutumlarından bahsedebilir misiniz? Türk olduğunuzu söylediğinizde nasıl tepki veriyorlar?

Oturduğum bölgede ev sahibim dışında kimse ile bir iletişimim olmadı henüz. Zaten genelde karşılaştığımızda iyi günler diyerek selamlaşıyoruz. Bu bölgede karşılıklı diyalog kurmaya cok yakın olduklarını açıkçası düşünmüyorum. Fakat daha kalabalık ve sosyal alanlarda bu durum tam tersi oluyor. Genelde oralarda daha konuşkan ve sosyallesmek isteyen Japonları görüyoruz. 

12. Japonya’da bildiğiniz yabancıları Japonlarla bir araya getirme, yabancıların Japonya’ya uyum sürecini kolaylaştırma ve yabancılara Japonya’yı sevdirme gibi amaçlar adına çalışan kurumlar var mı? Eğer bu tür kurumlar hakkında bilgi sahibi iseniz, yardımcı olduklarını düşünüyor musunuz?

Açıkçası Japonya’ya geldiğim ilk dönemler çok aradım fakat böyle bir uygulama. Japonya’da kurum olarak maalesef yok, varsa da benim karşıma çıkmadığını söyleyebilirim. Herhangi bir kurumdan bağımsız olarak eğer sosyal medyayı aktif olarak kullanıyorsanız, mutlaka sizinle aynı şartlara sahip, aynı amaç için gelmiş sizin gibi yabancılarla bir şekilde tanışabiliyorsunuz. Birkaç yabancı arkadaş edinerek çevrenizi genişletip çeşitli organizasyonlara katılabiliyorsunuz. Birinci yılımın sonuna geldiğimde, birlikte çeşitli aktiviteler yaptığımız geniş bir yabancı arkadaş grubum oldu diyebilirim. Bu durum bir bakımdan sizin ile ilgili, ne kadar sosyal olmak ve yabancı kültürü tanımak istiyorsanız o doğrultuda fırsatlar yakalayabiliyorsunuz.

13. Japonya’da boş zamanlarınızı nasıl geçiriyorsunuz? Hobileriniz nelerdir? Yokohama Stadyumu gibi bir imkanın da varlığını düşünerek, Japonya’nın Yokohama civarlarına yolu düşen okuyucularımıza önerebileceğiniz aktiviteler var mı?

Japonya çok kadim ve köklü bir kültürün ülkesi, burada yaşayınca her gün yeni bir şey öğrenebiliyorsunuz. Çünkü kültür o kadar farklı ki bir şeyler öğrenmek için içinizde merak uyandırıyor. Hafta sonlarımı mutlaka gezip görmeye ve yeni restoranlar keşfetmeye ayırıyorum. Gezmek dışında, okumaktan zevk alıyorum, son bir yıldır güdümlü okuma yapıyorum. Genelde, Japon kültürü ve tarihi hakkında öğrenmek istediğim konular üzerine araştırma yaparak okumaya çalışıyorum. Bu konularla ilgili internet ortamında paylaşılan bakış açınızı genişletebilecek harika akademik makaleler mevcut. Gezmek ve okumak dışında film izliyorum ve izlediğim filmler ile ilgili yazılan çeşitli film eleştirilerini okumaya çalışıyorum. Yokohama en başta bahsettiğim gibi tam bir aile şehridir. Özellikle çocukların eğlenebilecekleri bir çok müze, eğlence ve oyun alanları mevcut. Ayrıca herkese özellikle Yokohama Ramen müzesini ziyaret etmelerini öneririm. Ramen Japonların en yaygın yemeklerinden bir tanesi, bu nedenle nasıl yapıldığını bu müzede yakından görüp deneyimleyebilirsiniz. Yokohama’da gün batımı için mutlaka Osanbashi Pier görülmesi gereken yerlerden biri. Yamashita Park bir diğer hayran kaldığım noktası. Burayı, İstanbul Caddebostan sahiline çok benzetiyorum. Spor yapanlar, piknik yapan arkadaş grupları, festivaller…Red Brick Warehouse kesinlikle görülmesi gereken yerlerden bir tanesi. Her hafta sonu burada farklı bir festival düzenlenir. Pandemi dolayısıyla şu an herhangi bir etkinlik yapılmıyor maalesef fakat özellikle yaz aylarında her hafta bir festival veya konser düzenleniyor burada. Aralık ayında harika bir Christmas Market kuruluyor. Eger yılbaşı zamanında ziyaret edecek olursanız  Red Brick Warehouse kesinlikle görülmesi gereken yerlerden bir tanesi ki, burası benim Yokohama’da en fazla ziyaret ettiğim noktalardan bir tanesidir.

14. Şimdi de birazcık Japonya’da gezmekten söz açalım… Bu yazıyı okuyan çoğu kişinin, ben dahil, hayalidir Japonya’yı gezebilmek. Siz Japonya’yı gezmeye nereden başladınız? Gezerken izlediğiniz bir sıra var mı yoksa araştırdıkça mı gidiyorsunuz?

Japonya’ya geldiğim günden bu yana, her hafta sonu yaşadığım bölgeye yakın olan ve merak ettigim yerleri ziyaret etmeye çalıştım. Genelde, Japonların gittiği restoranları veya tarihi yerleri ziyaret ederek geçirdim. Şimdi daha uzak şehirlerini ziyaret etmek için planlarım var. Öncelikle mutlaka gideceğim yerler ile ilgili yazılmış yazıları okumaya çalışıyorum. Yabancı kaynaklar bu konuda daha detaylı olduğu için mutlaka yabancı gezginlerin yazılarını okurum. Böylece orayı gezerken gördüğüm her şey daha anlamlı gelmeye başlıyor. Geziden zevk almanın yegane yolu benim için bu. Araştırma yaptıkça gezme ve görme isteği daha çok artıyor.  

15. Japonya’nın hangi eyaletlerini/şehirlerini gezme fırsatı buldunuz? Sizi en çok etkileyen eyalet/şehir neresiydi?

Kanto bölgesinde birçok şehirde bulundum, fakat benim için Hakone aralarında en etkileyici olanıydı. Doğası, ormanlık alanları ve gölleri gerçekten harika. Tabii ki fotojenik Fuji Dağı burada yer alıyor. Üç kere ziyaret ettim ama herhalde daha çok ziyaret ederim diye düşünüyorum. Kamakura yine harika atmosferi olan bir bölgedir. Eski başkent olması nedeniyle özellikle tarihi çok eskilere dayanan birçok Budist tapınağı bulunmakta ve bu tapınaklar görülmeye değer, harika dünyaca ünlü Japon bahçelerine sahip. Japon kültürünü ve estetiğini nasıl bir araya getirdiklerini bu tapınakların bahçesinde gezerken hissedebiliyorsunuz. Bir tapınağın verandasında oturup gözümün önünde uzanan sakin ve huzurlu bahçesini seyrederken her şeyden uzaklaşabiliyorum. Bu harika bir his gerçekten. Benim için zaman yavaşlıyor ve insana derin bir huzur veriyor. Aynı his Kyoto’yu gezerken de oluyor. Olağanüstü güzellikte dizayn edilmiş bahçelere sahiplik eden tarihi tapınakları gezerken kendimi zamanda geriye gitmiş gibi hissediyorum. 

16. Yokohama, küçük bir balıkçı kasabasından bir uluslararası liman kentine dönerken gelen Çinlilerin Yokohama’da kurdukları bir mahalle var: Chinatown. 500’ü aşkın Çin lokantasının ve Çin ile ilgili hemen hemen her şeyi bulabileceğiniz ışıl ışıl bir yer. Chinatown’a yolunuz düştü mü? Eğer düştüyse, Chinatown’a giden biri ne yemeyi denemelidir? Ne tür dükkanlara göz atmalıdır?

Japonya’da ilk ziyaret ettiğim nokta Çin mahallesiydi. Japonya’nın en büyük Chinatown’u Yokohama’da, ikincisi de Kobe’de yer aliyor. Özellikle, Çin yeni yılını kutlarken burası tam bir festival alanı oluyor. Ayrıca Çin mutfağına ait çok fazla restoran var. Mutlaka Çin usulu pişirilmiş ördek yemelerini tavsiye ederim. Açıkçası, harika Çin motifleri ile dikilmiş güzel elbiselerin satıldığı dükkanlar benim favorim, her gittiğimde vaktimin çoğunu bu dükkanlarda geçiriyorum. 

17. Yokohama’nın göz bebeklerinden birisi de Minato Mirai bölgesidir. Minato Mirai bölgesi, şehir manzarasının özellikle geceleyin çok güzel bir şekilde görülebildiği bir bölgedir. İçinde Yokohama’nın Landmark Kulesi, Plazası ve butikler de yer alır. Buranın sizde bıraktığı izlenimden bahsedebilir misiniz? Burada olmak nasıl bir his?

Ben bu bölgeye küçük Avrupa diyorum. Çünkü burası Japonya’dan başka bir yerdeymişsiniz gibi hissettiriyor. Yokohama’da görülmesi gereken yerlerden bir tanesi kesinlikle Minato Mirai çünkü Japon mimarisinin diğer mimarilerden nasıl ayrıldığını, ne gibi farklarının olduğunu kolayca görebiliyorsunuz ve karşılaştırma yapabiliyorsunuz. 

18. Chinatown’a ve Yamashita Parkı’na yakınlığı ile bilinen alışveriş caddesi Motomachi’den de bahsetmeden edemeyiz. Özellikle mangalarda, bu caddenin yılbaşındaki canlılığına ve kendine has ambiyansına dikkat çekilir. Motomachi’ye gittiniz mi? Yılbaşında gidebildiniz mi? Gittiyseniz, yılbaşında Motomachi’de olmak nasıldı, birazcık bahsedebilir misiniz?

Motomachi Japonya’da Arnavut kaldırımlı taş sokakları gördüğüm ilk yerdir. Karşılıklı butik ve kahve dükkanların olduğu Yokohama’nin sevimli bir bölgesi, severek vakit geçiriyorum. Yılbaşında süslemeleriyle daha da güzel oluyor. 

19. Son olarak şu soruları soralım: Japonya’da bir yabancı olarak uzun süre çalışmayı düşünüyor musunuz? Bunun için yapmanız gereken şeyler, atmanız gereken adımlar var mı? Bunlar nelerdir?

Japonya’dan bağımsız olarak yurt dışında uzun süre yaşama ve çalışma fikri açıkçası hayatım boyunca benim sürekli gündemimde olan bir konu değildi. Şirketim teklif etmemiş olsaydı, bunun için herhangi bir çaba gösterir miydim bunu bile bilemiyorum. Japonya her ne kadar güzel ve konforlu bir hayat sunmuş olsa bile ailemin ve arkadaşlarımın özlemi daha ağır bastığı için benim planım bir yabancı olarak Japonya’da çok uzun yıllar kalmamak yönünde. Şu an çok mutluyum ve hala öğrenme sürecim devam ediyor bu nedenle bir süre daha Japonya’nın tadını çıkarmak niyetim. Başka bir ülkeye yerleşmekle ilgili kişisel fikrim esasında yerleşmemekten yana. Amacım; Japonya’da veya başka bir ülkede edindiğim deneyim ve bakış açısı ile kendi ülkemde çalışmak ve deneyimlerimi ülkemde herkesle paylaşabilmek. Eger kalmak isterseniz bunun o kadar zor bir süreç olmadığını düşünüyorum. Japonya’da çalışmaya devam etmek istediğinizi şirketiniz ile paylaştığınızda sizin için mümkün olan pozisyonları sunabiliyorlar. Bunun sonucunda şirket çalışanı olarak hayatınıza aynı şartlarda devam edebilirsiniz. Önemli olan, Japonya’da kurumsal bir şirkette çalışıyor olmak diye düşünüyorum. Eğer böyle bir şirkette Japonlarla uyum içinde çalışıyorsanız ve sizin başarılı olduğunuza ikna olmuşlarsa kalmanız için mutlaka bir imkan yaratıyorlar. 

20. Japonya’da yaşamı Türk vatandaşları için önerir misiniz? Genel olarak, Türkler Japonya’da her yönüyle mutlu bir yaşam sürebilir mi yoksa kültür farkından dolayı oluşan problemler bunu engeller mi? Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?  

Bu konu hakkında ciddi anlamda çok fazla soru alıyorum. Yurt dışına yerleşirken insanlar gidilen ülkeden beklentilerini yüksek tutarak yola çıkıyorlar, bu da başta karşılaşılan sorunlar ile büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor. Kendi ülkemizdeki düzenimizden vazgeçip başka bir ülkede göçmen olarak yaşama kararı büyük bir karar. Aynı fiziksel konforu ve aynı duygusal dengeyi tekrar sağlayabilmek için zaman geçmesi gerekiyor, ki bu da üç yıldan fazla bir sure. Evet, iş hayatında gösterdiğim performansım sayesinde bu şansı yakaladım ama şunu söylemeliyim ki; uluslararası bir firmada çalışıp başka ülkedeki bir ofise transfer olmak gerçekten en zahmetsiz ve konforlu olanı. Buna karşın, iş bulmadan gelip burada iş aramak isteyen insanların çok ciddi bir birikiminin olması gerekiyor. Eğer geliriniz Türk lirası bazında ise, ki henüz bir işiniz olmadığı için bu böyle, ciddi bir birikimle gelmeniz şart. Veya eğer iş konusunda esnekseniz ve çalışma vizeniz varsa, istediğiniz gibi bir iş buluncaya dek mesleğiniz dışında part time çalışarak para kazanmak zorundasınız. 

Mutluluk konusunda ise, Japonya’da mutlu olmak oldukça mümkün fakat bence mutluluğun ülke ile veya şartlar ile alakalı olmadığını düşünüyorum. Baştan bir kere şunu kabul etmek lazım; dünyanın neresine giderseniz gidin kendinizi götürüyorsunuz, bir şekilde kendinizle mutlu olmayı öğrenirseniz gittiğiniz ülkede her şeye hazırlıklı olarak beklentinizi her zaman optimumda tutabiliyorsunuz ve karşılaştığınız düzene ayak uydurabiliyorsunuz. Bu da; yaşadığınız yerde, ki Japonya’da bile, size yabancı oldugunuzu hissettirebilecek problemlerde şikayet etmemeniz gerektiğinin, bunun kendi seçiminiz olduğu bilincine vardırıyor. 

Japonlar günlük yaşamlarında başkalarını rahatsızlık veren veya başkalarının hayatlarına müdahale eden insanlar olmadıkları için günlük akışınızda sizin moralinizi bozacak herhangi bir konu ile karşılaşmanız çok düşük bir olasılık. Japonlar sürekli teşekkür eden ve özür dileyen insanlardır. Fakat tabi ki çok yönlü düşünmek lazım, kendi içine kapanık bir toplumda sizin de mutlu olmak için biraz onlara ayak uydurmamız gerekiyor.

Esra Doğan’ın instagram adresi; www.instagram.com/esrainjapan/

Devamını Oku

MEXT: Araştırma Bursunu Kazanıp Tokyo Üniversitesinde Yüksek Lisans Yapan Cem Ertül ile Burs ve Japonya Hakkında

MEXT: Araştırma Bursunu Kazanıp Tokyo Üniversitesinde Yüksek Lisans Yapan Cem Ertül ile Burs ve Japonya Hakkında
0

BEĞENDİM

ABONE OL

1) Cem Bey, öncelikle çok önemli bir başarıya imza atmışsınız. Japonya Postası olarak sizi tebrik ediyoruz, başarılarınızın devamını diliyoruz. Kendinizden biraz bahseder misiniz?

Çok teşekkür ederim. Şimdi daha çok çalışarak hem Japon Devleti’nin güvenine layık olma, hem de Türkiye’yi burada en iyi şekilde temsil etme zamanı. Kendimden kısaca bahsedeyim: 1997 İstanbul doğumluyum. Üsküdar Amerikan Lisesi’nden mezun olduktan sonra lisans eğitimim için Hollanda’ya taşındım. Erasmus University Rotterdam’da tarih bölümünü modern kültürel tarih alanında uzmanlaşarak birincilikle bitirdim. Japonya’yla ilişkim Hollanda’daki son senemde başladı. Bir dönem değişim yaparak Keio Üniversitesi’nde 5 ay geçirdim. Mezun olduktan sonra İstanbul’a dönerek MEXT bursuna başvurdum. Sonucu beklerken vaktimi Pedersen & Partners firmasında çalışarak geçirdim. Nisan 2020’den beri de Tokyo’dayım. Akademik hayat dışında derin bir gastronomi tutkum var. İmkân oldukça yeni restoranlar geziyor ve yeme-içme kültürü hakkında yazılar yazıyorum.

2) Tokyo’da bulunan Keio Üniversitesindeki 5 aylık öğrenci değişimi deneyiminizi anlatabilir misiniz?Japonya’da değişim yapmaya nasıl karar verdiniz, sizi buna iten neden neydi? Japonya’da değişim yapmak nasıl bir deneyimdi?

Üniversitemde bize bir dönem değişim yapma imkânı sunuldu. Benim değişim programından beklentim kendimi hiç bilmediğim, bana tamamen yabancı bir kültürün içerisine sokmaktı. Bunu düşünerek, yine bir Batı ülkesine gitmek yerine dünyanın öbür ucuna, Japonya’ya gitmeye karar verdim. Açıkçası beklentilerimin tamamen ötesinde bir deneyim yaşadım. Tokyo, dünyanın en büyük şehri. Bunu nüfustan ziyade sunduğu şeyler anlamında söylüyorum. Sınırı yok. Tokyo’da her geçen gün bulunduğum yeri ne kadar az bildiğim ile yüzleşiyordum. Benzeri olmayan, şiddetli bir yabancılık hissi. Bunu olumsuz anlamda söylemiyorum. Tam aksine, bu his beni konfor alanımdan çıkartıp keşfetmeye zorladı. Keşfettikçe müthiş bir tatmin duyuyor, bir yandan da şehrin içinde daha da kayboluyordum. 5 ay sonunda şunu söyleyebilirim ki hayatım Japonya öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayrıldı. Dönüş uçağına binerken de en kısa zamanda geri geleceğime dair kendime söz verdim, zira dolu dolu geçen 5 ayda Tokyo’nun yüzde 1’ini bile keşfedemediğimi biliyordum. Eğer meraklı, yeniliklere açık biriyseniz ve imkânınız da varsa, değişim için Tokyo’yu gözüm kapalı öneririm.

3) Çoğu kişinin bildiği gibi, Japonya Eğitim, Kültür, Spor, Bilim ve Teknoloji Bakanlığının belli ülkelere tanıdığı özel bir burs var: MEXT(Monbukagakusho: 文部科学省). Bu bursun birkaç türü var: Araştırma, lisans ve meslek yüksek okulu bursu. MEXT Araştırma bursuna başvurmaya nasıl karar verdiniz? Japonya’da yüksek lisans yapmanın size ne gibi avantajlar sunacağını düşündünüz?

Japonya’dan döndükten sonra ilk iş nasıl geri gidebilirim, araştırmaya başladım. MEXT bursu, tam hayalimdeki fırsattı. Dünyada yüksek lisans seviyesinde öğrencinin bütün okul masrafını karşılayıp bir de cebine para koyan çok az burs var. Japonya için böyle bir imkânın olduğunu görünce bütün planımı ona göre yaptım. Bu sırada Hollanda’ya döndükten sonra tez yazmam gerekiyordu. Tezime Japonya’yı da katmaya karar verdim ve asıl ilgi alanım olan modern Türk Tarihi ile birleştirerek yeni bir konuya vardım. Japonya’nın Jön Türkler ve Türk milli kimliğinin gelişimi üzerindeki etkisi hakkında yazdığım bu tez, çok başarılı oldu ve böylece yüksek lisans seviyesinde çalışabileceğim bir alan da yaratmış oldum kendime. Bu araştırmayı en iyi şekilde yapmak için beni entelektüel anlamda motive edecek, merakımı canlı tutacak bir yere ihtiyacım vardı. Japonya’nın bu konuda da ideal olduğuna kanaat getirdim.

4) Bu süreçleri yakından takip eden okuyucularımız bilir, bu sürecin ilk basamağı yüklü bir kağıt işi yapma ve dosya hazırlamadan geçiyor. Dosya hazırlanırken belli kurallar ve düzen çerçevesinde yapılması gerekiyor yoksa başvurunuz reddediliyor. İlk basamakta, yani dosyanızı oluşturmakta, zorluk yaşadınız mı?Dosya hazırlarken, formlar doldurulurken uyulması gereken kurallardan bahseder misiniz? Dosyanızı hazırlarken yararlandığınız bir kaynak var mıydı?

Dosya süreci, benim için oldukça zordu çünkü birçok dosyayı Hollanda’dan temin ettim ki sistem ve format olarak bizden çok farklılar. İki ülkenin bürokratik sarmalında sinirleri oynatıcı bir süreç geçirsem de özellikle babamın gayretli yardımıyla eksiksiz bir dosya hazırladım. Burada anahtar konu talimatlara birebir uymak. Dediğiniz gibi belli bir dosya düzeni bekleniyor sizden. Bu kuralları çok dikkatlice okuyarak, teslim tarihinden çok önce gerekli belgeleri temin etmeye başlamalısınız. Ben sadece büyükelçiliğin yayınladığı kaynaklardan yararlandım, kafama takılan birkaç nokta hakkında da elçiliği arayarak bilgi aldım.

5) Herkesin merak ettiği, ikinci aşama olan sınavlardan sözü açalım. Normalde diğer burs türleri için daha çok ve çeşitli sınav yapılıyor ancak araştırma bursu için İngilizce ve Japonca sınavları yapılıyor. Bu sınavların zorluk derecesini, ağırlık verdiği İngilizce yetisini (okuma/yazma/dinleme/gramer/dil bilgisi vb.) değerlendirir misiniz? Japonca sınavı hakkındaki görüşlerinizi de alabilir miyiz?

Sınavlar çoktan seçmeli, bir örnek de elçiliğin sitesinde mevcut. İngilizce olanı kısa bir sınav. Ben genel seviyeyi yüksek bulmadım. SAT, GRE gibi başka sınavlarda deneyimi olanların zorlanmayacağını düşünüyorum. Fakat benim sınavımda tuzak soru olarak nitelendirebileceğim birkaç tane gramer sorusu vardı. En az üç-dört soruda iki şık arasında kalarak birini tercih ettim. Sınavdan sonra kontrol ettiğimde şanslı olduğumu gördüm. Japonca sınavına gelince, temel bir Japonca bilgim olmasına rağmen başlangıç seviyesindeki sorularda dahi zorlandım. İngilizceye göre daha uzun ve zorlu bir sınav.

6) Son aşama olan mülakat nasıl bir deneyimdi? Kendinizi mülakata nasıl hazırladınız? Mülakata gitmeden önce ve mülakattayken nelere dikkat ettiniz? Keşke demeseydim/yapmasaydım dediğiniz bir şey var mı? Mülakat kaç dakika sürdü?

Benim ilk mülakat deneyimimdi. Odaya girince karşımda uzun bir masada sıralanmış olan, son derece ciddi bir biçimde beni bekleyen kalabalık bir jüri grubu ile karşılaştım. O gerginlikle yaklaşık bir dakika jürinin suratına baktığımı hatırlıyorum. Neyse ki, konuşmaya başlayınca gerisi geldi. Mülakat için en önemli konu, araştırmanızı düzgün biçimde açıklayabilmeniz ve bu araştırma için neden Japonya’yı tercih ettiğiniz konusunda net ve ikna edici bir açıklama sunabilmeniz. Bunun da ötesinde, ben Japonya’ya duyduğum ilgiyi ve orada geçirdiğim zamanın bende bıraktığı derin izleri ifade etmeye özellikle gayret ettim. Mülakat aslında oldukça kısa, 15 dakika sürüyor. Bittiğinde doğal olarak keşke şunu da deseydim diye düşündüğüm oldu. Fakat şok etkisini atlattıktan sonra tekrar değerlendirince oldukça iyi geçtiğini ve şansımın yüksek olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum.

7) Japonya’da hangi konu hakkında araştırma yapmayı planlıyorsunuz? Bu araştırma planını nasıl sundunuz ve anlattınız? Japonya’yı oradaki zamanınızı verimli kullanacağınıza nasıl ikna ettiniz?

Yukarıda bahsettiğim gibi, lisans tezimde Japonya’nın Türk modernleşmesindeki yerini inceledim. Bu, aslında bir entelektüel tarih çalışması. Yani somut siyasi gelişmelerden ziyade dönemin ünlü Türk aydınlarının fikir dünyasını inceledim ve Japonya tahayyüllerini analiz ettim. Japonya ve Türkiye, birbirinden çok farklı iki ülke olmasına rağmen 19. Yüzyılda benzer bir tarihsel süreçten geçtiler. İki ülke de, emperyalizmin altın çağı sırasında Batı tehdidini üzerinde hissederek bağımsızlığını koruma adına Batı’nın gücüne rakip olma çabası içine girdi. Bunun tek yolu, Batı’nın Sanayi Devrimi ve Aydınlanma’nın entelektüel birikimi ile elde ettiği maddi ilerlemeleri benimsemekten geçiyordu. Fakat bugün biliyoruz ki, modernleşmeyi maddi gelişim ile sınırlamak beyhude bir girişim. Nitekim, hem Osmanlı’da hem Japonya’da, modernleşme serüveni büyük bir sosyo-kültürel buhranı ve ideolojik kaybolmuşluğu beraberinde getirdi. İki toplumda da doğu-batı arasında sıkışmışlık ile bunu izleyen kimlik bunalımı, yeni tepkiler ve arayışlar yarattı. İşte ben de araştırmamda bu ekseni göz önüne alarak iki dünya savaşı arasında Japonya ve Türkiye’de gelişen radikal milliyetçi akımı
inceleyeceğim. Bir anlamda tezimin devamı olacak, hem kronolojik hem düşünsel olarak. 1940’lara yaklaşırken artık modern milli kimliği inşa eden milliyetçiliğin yavaş yavaş reaksiyoner ve saldırgan bir ideolojiye evrildiğini görüyoruz. Bu süreç iki ülkede nasıl gerçekleşiyor? Radikal milliyetçi aydınlar benzer şeylere mi tepki veriyor? Bunları inceleyeceğim. Mülakatta da anlattığım bir anekdottan söz edeyim. Keio’dayken modern Japon edebiyatına da merak salmıştım. Ünlü yazarlardan Yukio Mishima’yı okurken, kendimi sanki Nihal Atsız okuyormuş gibi hissettim. İki yazarın bu kadar farklı yerlerde benzer ideoloji geliştirmelerini tarihsel bağlama oturtma isteği, araştırmaya dair tutkumu ateşleyen şey oldu.

8) Bursun Türkiye aşamasını geçtikten sonra Japonya’dan da kabulünüz geldiğinde hangi bölüm ve üniversiteler için başvurdunuz? Sosyal bilimler alanında dünyaca ünlü ve çok meşhur olan Waseda Üniversitesini de değerlendirdiniz mi? Bölüm ve üniversite seçim süreciniz nasıl işledi? Neden Tokyo Üniversitesinin İngilizce olan“Küresel Toplumlar” bölümünü seçtiniz?

Aslında bursun en zorlu süreci ilk aşamada kabul aldıktan sonra oldu. Bunu izleyen bir ay içerisinde okullardan kabul mektubu temin ederek elçiliğe ulaştırmamız gerekti. Fakat işin can alıcı kısmı bundan sonrası. Kesin kabul ve yerleştirmeye uzanan süreç 4 aylık bir bekleme. Bu süreçte yüzde 99 Japonya’ya gideceğinizi biliyorsunuz fakat yüzde 1’lik ihtimal sizi hiç terk etmiyor. Dolayısıyla başvuracaklara, öncelikle sabır diler ve iradeli olmalarını tavsiye ederim. Okul kabul sürecinde öncelikle Utokyo’ya, ardından Waseda ve Sophia’ya başvurarak kabul aldım. Burada benim için zorlu olan, alanım oldukça spesifik olduğu için buna uygun bir akademisyen arayışıydı. Dahası, bu akademisyenin İngilizce biliyor olması ve sonrasında yüksek lisansa devam etmek istediğim için İngilizce bir programla bağlantılı olması gerekliydi. Yani fazla seçeneğim yoktu. Üç okul arasında Utokyo’yu seçmem biraz duygusal bir karardı. Okulun kampüsünü Keio’dayken ziyaret etmiş ve çok
sevmiştim. Ayriyetten, irtibat kurduğum akademisyenin bana sıcak yaklaşımı etkili oldu. Yüksek Lisans için devam edeceğim Küresel Toplumlar programı, interdisipliner bir sosyal bilimler bölümü. Kendi araştırmamda bu programda edineceğim farklı metodolojileri kullanmayı hedefliyorum.

9) Japonya’da İngilizce olan üniversite bölümleri çok az fakat yüksek lisans bölümleri buna oranla daha fazla. Japonya’daki İngilizce bölümlere giden çoğu kişi internette bu bölümlerin “yetersiz” olduğunu düşünüyor ve hocaların dahil İngilizce’yi düzgün konuşamadıklarından yakınıyorlar. Arada zor kısımlarda özellikle, Japonca konuşulduğundan ve bu kısımları öğrencilerin anlamadığından şikayet ediyorlar. Bu görüşlere katılıyor musunuz?

Benim incelediğim İngilizce yüksek lisans programlarında farklı ülkelerden hocaların olması dikkatimi çekmişti. Ayrıca Japon öğrenciler genellikle bu bölümleri tercih etmiyor, dolayısıyla Japonca konuşulacağını düşünmüyorum. Japon hocalarının İngilizce seviyesi ise değişiyor ve bu noktada eğer İngilizce çalışacaksanız dile hakim olan bir hoca belirlemekte fayda var. Benim hocam Japon fakat araştırma dili İngilizce. Dolayısıyla dil anlamında sıkıntı yaşamadım.

10) Bölümünüzdeki ve üniversitenizdeki yabancı öğrencilerin sayısı hakkında yaklaşık bir şey söyleyebilir misiniz?

Bölümüm ağırlıklı olarak yabancı öğrencilerden oluşuyor. Bunların da büyük kısmının Çin, Kore, ve Güneydoğu Asya ülkelerinden geldiğini söyleyebilirim.

11) Bölümünüzdeki ve üniversitenizdeki araştırma imkanlarından (kütüphane, e-arşiv, çalışma odaları, ilgili profesörler vb.) bahseder misiniz? Profesörlerin yüksek lisans öğrencileri ile yakından ilgilendikleri söyleniyor, bu doğru mu? Yabancı öğrencilerin yabancılık çekmeden, rahatça çalışabilmesi için uygun ortam var mı?

Beni kabul eden ve beraber çalıştığım profesörün bana yaklaşımı oldukça sıcak. Tabi iki senelik deneyimin sonunda bu soruya daha isabetli yanıt verebilirim. Fakat şu ana kadarki izlenimlerime dayanarak okulun yabancı öğrencilere yardımcı olmaya ve onların deneyimini kolaylaştırmaya istekli olduğunu söyleyebilirim. Tokyo Üniversitesi’nin toplam 9 milyondan fazla kitap içeren birden fazla kütüphanesi var. Şu ana kadar istediğim İngilizce kitaplara ulaşabildim.

12) MEXT Araştırma Bursu’nun aylık verdiği burs miktarı Tokyo/ Japonya’da yaşama masraflarının ne kadarını karşılıyor? Gayet yeterli mi, ucu ucuna mı? Bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz?

Tokyo’daki en önemli masraf kira. Uygun fiyatlı bir yurtta kalıyorsanız MEXT bursu rahat bir öğrenci yaşamı için yeterli olabilir. Aksi takdirde ufak da olsa bir ek gelir yaratmak gerekebilir.

13) Japonya’daki ulaşım, kırtasiye, kitap, yurt gibi öğrencilik masrafları hakkında yorum yapabilir misiniz?

Ulaşım Japonya’da bir diğer önemli masraf. Benzersiz bir tren ağı ile birbirine entegre olmuş büyük bir şehirden bahsediyoruz. Trenlerin fiyatı pahalı olmasa da her gün kullanmak zorunda olanlar için ciddi bir masraf kalemi ulaşım. Yine yaşadığınız yer çok önemli bu noktada. Günlük yolculuğunuzda birden
fazla hat değiştirmek zorundaysanız masraf katlanıyor. Aylık aboneliklerle fiyatı biraz düşürmek mümkün. Yurtlar okuldan okula çok değişiyor, fakat her halükârda merkez Tokyo’da ev tutmaktan daha avantajlı. Kırtasiyelikler hem ucuz hem kaliteli. Sıkça bulunan 100 yen dükkanlarında ucuz küçük eşya ve kırtasiyelik bulmak mümkün.

14) Son bir yılda birçok şey oldu…Koronavirüsü yüzünden sınırlar kapandı, online eğitime geçildi gibi. Koronavirüsün beraberinde getirdiği kısıtlamalar çerçevesinde eğitim hayatınız nasıl devam etti? Ne gibi değişikler oldu? Koronavirüs durumunun devam etmesi durumunda burs sürecinizin/ eğitim hayatınızın etkileceğini düşünüyor musunuz?

Öğrenciler için gerçekten talihsiz bir durum. Ben Japonya’ya son anda giriş yaptım, kendimi şanslı sayıyorum. Fakültemde bu sene gelebilen tek MEXT öğrencisi olmuşum. Umarım sonbaharda sınırlamalar kalkar da diğer yabancı öğrenciler ülkeye gelebilir. Şu ana kadar derslerin tamamı online ve kampüsün kullanımı limitli. En kısa zamanda tekrar sınıflara dönmeyi ve diğer öğrencilerle tanışmayı umuyorum. Online eğitimin üniversite deneyimini oldukça kısıtlayıcı olduğunu düşünüyorum. Bunun yanında Japonya, halkın yüksek bilinci sayesinde virüsle şu ana kadar çok iyi başa çıktı. Bu kadar kalabalık bir şehrin bu sıra dışı süreci az hasar ile atlatmasından çok etkilendim.

15) Gelecekte Japonya’da çalışmayı düşündünüz mü? Bunun için izlemeniz gereken adımlar, yapmanız gereken şeyler var mı?

Japonya’da çalışmayı istiyorum. Bu hedef için ilk adım dili öğrenmek. Bunun yanı sıra, iki seneyi verimli kullanarak buradaki bağlantılarımı güçlendirmeyi ve farklı kariyer opsiyonlarını keşfetmeyi amaçlıyorum. Araştırmamın gidişatına göre doktoraya devam etmek de düşündüğüm bir seçenek.

16) Japonya’da boş zamanınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Üniversitenizin kulüplerinden, düzenlediği organizasyonlardan yararlanıyor musunuz? Hobileriniz nelerdir?

Başta ifade ettiğim gibi, bir gastronomi düşkünüyüm. Boş günlerimde yeni restoranlar keşfetmeye çalışıyorum. Yeme-içme deneyimlerimi yazdığım bir instagram hesabım mevcut. Ayrıca buradaki iki senemde Japon içkileri konusundaki bilgimi artırmayı hedefliyorum. Sake, en az şarap kadar çok yönlü ve yemekle eşlenme potansiyeli yüksek bir içki. Dünyada ve Türkiye’de çok bilinmiyor. Hazır buradayken bu konuda kendimi geliştirmek istiyorum. Boş vakitlerimde Tokyo’yu bisikletle gezmeyi de çok seviyorum. Her mahallede keşfedilecek sayısız şey var. Şu anda pandemi süreci nedeniyle üniversite kulüpleri aktif değil. Açıldıklarında futbol kulübüne girmeyi isterim. Hem Türkiye’de hem Hollanda’da okul takımlarında kalecilik yaptım. Burada da devam etmek güzel olur.

17) Birkaç tane de eğlenceli soru soralım o zaman! Tokyo’daki tren-metro-insan yoğunluğu ile nasıl başa çıkıyorsunuz?

İnanın bana, İstanbul’un yoğunluğundan sonra burası daha rahat geliyor. Tokyo daha kalabalık olabilir ama çok daha organize bir kalabalıktan söz ediyoruz. Yürüyen merdivenlerin yanlış tarafında durulmuyor, metro iniş binişleri özenle icra ediliyor, kaldırımlarda düzgün yürünüyor. Ek olarak, Tokyo bütün kaosuna rağmen sessiz bir şehir. Sokaklarda gürültü yapılmıyor. Ayrıca çok güzel parklar var. Şehirden bunalınca bu yeşil alanlara kaçmayı tercih ediyorum. Yine de pek çok yerde sıra
beklemek zorunda olmak, iyi restoranlarda yer bulmanın zor olması, alışveriş yerlerinin mahşeri kalabalığı bazen canımı sıkıyor.

18) Tokyo’nun dünyaca meşhur Shibuya-Shinjuku-Akihabara-Asakusa-İkebukuro-Roppongi-Harajuku-Ginza semtlerinden hangilerine gitme fırsatı buldunuz? Buralarda gözlemlediğiniz ilginç bir şeyi paylaşır mısınız?

Saydığınız yerlerin hepsi ayrı birer şehir gibiler. Sadece bir tanesinde yapılabilecek şeylerin sayısı herhangi bir Avrupa şehrinden daha fazla. Boş günlerde yeni bir semte gidip sokaklarında kaybolmayı çok seviyorum. En sevdiğim semt harika kafe ve restoranlarıyla Ginza. Buranın geniş ve modern caddeleri örneğin Asakusa’nın dar ve keşmekeşli geleneksel sokaklarıyla hoş bir tezat oluşturuyor. En eğlenceli manzaralara cumartesi akşamları Shibuya ve Shinjuku’da rastlamak mümkün. Bu semtlerin renkli bir gece hayatı var. Shibuya’nın meşhur meydanında, 1 milyon kostümlü insanla Cadılar Bayramı kutlayışımı unutamıyorum. Bu arada Tokyo’ya yakın olan ve trenle bir iki saatte ulaşılabilecek çok ilginç kırsal bölgeler de var. Onsenleri ile meşhur Hakone, Fuji Dağı çevresindeki göller, geleneksel bir köy olan Kawagoe gibi.

19) Japonca öğrenmek zor mu sizce? Japonca’yı daha iyi bir şekilde öğrenmeyi düşünür müsünüz? Bunun için Japonya’da yaptığınız aktiviteler var mı?

Japonca öğrenmek beni oldukça zorluyor. Belki bir senemi sadece dil öğrenmeye ayırabilsem farklı olur ama bir yandan okulla beraber dili öğrenmek kolay değil. En zor tarafı okuma-yazma. Bildiğim kanjiler ile yazılmış basit bir metni dahi okumak oldukça zaman alıyor. Konuşma için ise Japon arkadaşlarımla pratik yapmak son derece faydalı. Burada yokocho denilen sokaklarda bulunan çok küçük barlar var. Bazen bu 4-5 kişilik barlara gidip barmen ve müşterilerle sadece Japonca kullanarak sohbet etmeye çalışıyorum.

20) Çok iyi bir sushi restoranına gittiniz mi? Conveyor-belt(bantlı) sushi restoranına gittiniz mi? Tokyo’da keşfettiğiniz ve beğendiğiniz Japon yemekleri yapan restoranlar var mı? Hangilerini önerebilirsiniz?

Tokyo’ya ilk geldiğimde hemen bir conveyor-belt restoranına gittim. Yediğim sushi hem çok ucuzdu hem de çok lezzetli olduğunu düşündüm. Fakat gerçek sushi ile ilk omakase deneyimimi yaşadığım Sushi Tou adlı bir restoranda tanıştım. Omakase, şefin sizin önünüzde sushileri tek tek hazırlayarak servis ettiği bir yemek biçimi. Restorandan dışarı çıktığımda, gülümsemeyi durduramadığımı hatırlıyorum. Bana farklı bir dünyanın kapılarını açan, gastronomiye bakışımı değiştiren ve yemek yemenin ne kadar hedonist bir eylem olabileceğinin farkına varmamı sağlayan bir deneyimdi. Sonrasında daha iyi sushi restoranlarına da gittim. Tokyo’daki en önemli sushi şeflerini yetiştiren Ginza Kyubey’i, ve uygun fiyatlı öğle menüsüyle Sushi Ishijima’yı mutlaka öneririm. Sushi’nin yanı sıra, Japon fine dining’i diyebileceğimiz Kaiseki de paha biçilemez bir deneyim. Kaiseki için Ginza Mizuno, Ibuki ve Kaishoku Michiba’yı öneririm. Kaiseki ve omakase sushi, Japon mutfağının zirvesi. Bunların yanı sıra, Japon meyhanesi diyebileceğimiz yerel Izakaya’larda uygun fiyatlı ve leziz yemekler bulmak mümkün. Yemeğin yanı sıra, Izakayalar enteresan atmosferleri ile kültürel bir deneyim de vaat ediyor.

21) Japon mutfağı çok geniş ve çok çeşitli. Balıktan, ete; okazulardan(side dish/ara yemekler)tatlılara kadar birçok geleneksel yemek var. Japonda geleneksel tatlı yapan dükkanlar genellikle bir sonraki jenerasyona geçerek işletiliyor ve bambaşka bir ambiyansı oluyor. Hiç bir geleneksel Japon tatlı(wagashi/和菓子) dükkanına gittiniz mi? Gittiyseniz neler gördünüz?

Çay, Japonya’da çok büyük bir kültürel değer taşıyor. Japon yeşil çayları, özellikle Matcha, oldukça keskin tatlara sahip. Dolayısıyla ufak bir tatlı ile beraber tüketilmeleri tercih ediliyor. Wagashi denilen bu tatlılar, bir sanat haline dönüşmüş durumda. Benim için özel bir yere sahip Wagashi deneyimi, Ginza’da Higashiya adlı bir restorandaydı. Son derece sade ve estetik bir iç dizayna sahip bu dükkan, İngilizlerin “afternoon tea” konseptini Japon tatlarıyla bezenmiş bir şekilde yeşil çayla sunuyor. Birbirinden farklı Japon tatlılarını nadide çaylar eşliğinde tadabilmek unutulmaz bir deneyimdi.

22) Hiç bir okazu dükkanına gittiniz mi? Okazu dükkanları nerede bulunur?Okazu olarak neler yediniz şimdiye kadar?

Okazu, pilav yanında servis edilen yemekleri ifade ediyor. Her şey olabilir. Izgara balık türevleri, karaage denilen kızarmış tavuk, zencefilli domuz eti popüler seçenekler. İşlek tren istasyonlarının etrafında Teishoku denilen set menüleri servis eden restoranlar mevcut. Bir teishoku’da genelde çorba, pilav, turşu ve ana yemek bulunuyor. Farklı okazu seçenekleri tatmak için uygun yerler. Ayrıca benzer içerikli bento’ları da her yerde bulmak mümkün. Bento alıp evde ısıtarak yemek özellikle çalışanlar arasında yaygın, ben de çok seviyorum.

Devamını Oku

Profesyonel güreşçi ve “Terrace House” yıldızı Hana Kimura 22 yaşında vefat etti

Profesyonel güreşçi ve “Terrace House” yıldızı Hana Kimura 22 yaşında vefat etti
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Profesyonel güreşçi ve Netflix serisi olan “Terrace House Tokyo 2019-2020” televizyon programını yıldızı Hana Kimura’nın öldüğü iddiaları, bağlı olduğu Japon bayan güreş ligi World Wonder Wing Stardom tarafından cumartesi günü doğrulandı. Kimura, 22 yaşındaydı. Lig, Twitter hesabında hem Japonca hem İngilizce olacak şekilde bir duyuru paylaştı: “Lütfen saygılı olun ve bu sürecin ilerlemesi için biraz zaman tanıyın. Düşünceleriniz ve dualarınız Kimura’nın ailesi ve arkadaşları ile olsun.”

Kimura, İnstagram’daki son postunda kedisiyle bir fotoğrafını paylaşarak şunları yazmıştı: “Sizi seviyorum, uzun ve mutlu bir hayatınız olsun. Özür dilerim.” Sosyal medyadan tepkiler gecikmedi, birçok hayranları şok olduklarını yazdı.

Adam Pacitti, Cultaholic Wrestling adlı güreş haber sayfasının direktörü, Twitter’da Kimura’nın vefatı hakkında kendi görüşlerini dile getirerek Hana Kimura’nın ölümüne “tam bir trajedi” dedi.

Profesyonel güreşçi Karen Glennon ya da diğer bilindiği şekli ile Session Moth Martina sadece “Kalbim kırıldı.” yazdı.

Ölüm sebebiyle ilgili hiçbir duyuru olmaksızın, bazı hayranlar bu fırsattan istifade ile siber zorbalığı kınadı.

WWE güreşçisi Dakota Kai: “Zorbaların canı cehenneme…bunlar GERÇEK insanlar. Sadece bir televizyon programındaki, bir filmdeki veya herhangi bir şeydeki karakterler değiller. Huzur içinde yat Hana. Çok erken gittin.”

Kimura, 2019’un Kasım ayından beri popüler “Terrace House” programının ana oyuncularından biri olarak açık pembe saçıyla ve şaşalı güreş kostümleriyle dikkat çekmişti. Kimura, yansıttığı ringde rakiplerini yere seren fakat programdaki erkek oda arkadaşlarıyla yastığın arkasına saklanarak konuşan karakterle hızla hayranların favorisi haline gelmişti. 

“Terrace House 2019-2020’nin” çekimleri koronavirüs sebebiyle arada bulunmakta.

Eğer sıkıntıda ya da yardıma ihtiyacı olan birini tanıyorsanız, aşağıdaki kaynakları kullanabilirsiniz. Acil bir durumda, Japonya’da lütfen 119’u arayın. 03-5772-0992 numaralı hattı arayarak TELL Lifeline’a ulaşabilir, anonim danışmanlık hizmetlerinden faydalanabilirsiniz. Onlara aynı zamanda telljp.com adresinden de ulaşabilirsiniz. Başka ülkelerde detaylı kaynaklar ve yardım için lütfen www.suicide.org/international-suicide-hotlines.html sitesini ziyaret edin.

Haberin orijinal halini buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Devamını Oku

Japonya fotoğraf günlükleri: Sessiz Protesto

Japonya fotoğraf günlükleri: Sessiz Protesto
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Tokyo’nun Chiyoda bölgesindeki meclis binasının önünde toplanan göstericiler; koronavirüsün yayılmasını önlemek için birbirlerinden uzak dururken Japon hükümetine, savcıların emekli olma yaşını uzatma hakkı veren Devlet Savcılık Ofisi Yasasının tekrardan gözden geçirilmesi için çıkarılan yasa tasarısına karşı pankart tuttular. Maske giyen yaklaşık 100 kişinin toplandığı protestoda, göstericiler sessiz kalarak, içinde Twitter’da da gündeme girerek milyonlarca tweet ve retweet alan “Yasa tasarısını protesto ediyoruz.” ve “Zorla yasa tasarısını onaylamayı durdurun.” gibi mesajların olduğu pankartlar tuttular. 

Haberin orijinal halini buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Devamını Oku